Sabah akşam İstanbul’u konuşuyoruz. İmamoğlu PİAR’ını bu sürecinde çok iyi yönetti.

Genel siyaseti çok seviyor.

Bir taraftan İstanbul  koltuğunu bırakmak istemiyor..

İstanbul.

Siyasetti “özgül” ağırlığının sıklet merkezi..

Nedeni belli. İstanbul’u alan Türkiye’yi alır mottosunun siyasal gündemin bir parçası olması..

Bu bir iddia..

Genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu iddia gerçekleşmemesine rağmen gündemdeki yerini koruyor..

Peki, İstanbul’u Türkiye iddiası olarak mı anlamalıyız?  Veya siyasette İstanbul'u Türkiye'nin vitrini olarak mı anlamalıyız?

Hatırlayın..

Cumhurbaşkanımızın İstanbul alan Türkiye'yi alır, ya da İstanbul'u almak Türkiye'yi almak kadar önemlidir anlamına gelecek, bütün sözleri muhalefetin çok ağır eleştirilerini konu olmuştu.

 

Ekrem İmamoğlu konuşmaların merkezine bu sözü yerleştirdi. İstanbul’un ve Türkiye mühürlüdür. Kendimi İstanbul ile mühürlü kabul ediyorum". Ben hayatım boyunca bir koltuğa değil, sürekli bir misyona aday oldum. bugün bu misyon Türkiye'nin yeni bir siyaset ve yeni bir yönetim anlayışına kavuşturulması misyonudur. Partiler ötesi İstanbul ittifakını kurmak için elimden geleni yapacağım. Cumhuriyet Halk

Partisi ikinci parti olmakla övünemez övünmemeli. Değişim, dönüşüm aynı zamanda unutmayalım ki köklü bir Kadro harekâtıdır. Bu kadro hareketi genel başkanından yönetime üye yapısından, Parti seçimlerine kadar hareketi genel başkanından yönetime üye yapısından Parti seçimlerine kadar pek çok hususu kapsamaktadır.

****

Mühür.

Yani o mühür meselesi ile birlikte şimdi İstanbul bizim en büyük şehrimiz Göz bebeğimiz ürettikleri ile varlığıyla uluslararası cazibesiyle aklınıza gelebilecek bütün özellikleriyle çok önemli bir kent.

 

Siyasetin belirleyicisi olması ya da, siyaseti etkilemesi de son derece doğal.

Kabul etmek lazım. İmamoğlu karizmatik bir lider... Peki, bu yürüyüşü bağımsız bir sağlıklı bakış açısı ile eleştirildi mi?

Hayır?

Gördüğüm şu. Mehter marşı gibi. İki ileri bir geri. Çünkü İmamoğlu bir varmış bir yokmuş gibi devam eden bu siyasi yürüyüşle ilgili, ilgili bazı şeyleri daha açıkça konuşulması lazımdı. 

İmamoğlu kendi değişim yürüyüşünde, bir dönüşüm gerçekleştirdi.

Yani değişen Türkiye'de, Cumhuriyet Halk Partisi ve de siyasetin hedeflenen alanı olmadı. Sayın İmamoğlu’n da bir dönüşüm oldu.

Bu konuşulmadı.

En azından benim iddiam böyle. Ben Türkiye’yi nasıl yöneteceğim? Eleştiri yani işte seçim sonuçlarının kaybı ile ilgili,  partinin de bu gerçekle yüzleşememesi, üçüncü olarak üçüncü başlık olarak kendisinin bir umut olması. Umudun önündeki engellerin kaldırılması yönünde de bir talebi var…

Fakat şunu gördük. İmamoğlu’nun siyasal değişim kadrosu yok… Bunun farkındalar mı bilmiyorum?

****

Yani önce yol arkadaşı ile çıkılır sonra yolda değiştirilir. Kervan yolda dizilir hesabı yola çıkarsınız bu olmaz. Her şey belirli görünür olmalı..

İmamoğlu’un hareketinde kendisine taraftar olabilecek, kendisinin sağında, solunda Büyükşehir Belediye Başkanları, milletvekilleri Cumhuriyet Halk Partisi geleneğinin bugün aktif Siyasette olmasa bile kuvvetli, isimlerinin yer almamasının nedeni İmamoğlu' nun mütereddit tavrıdır. Cumhuriyet Halk Partisi'ni doğru dürüst analiz etmemiş İmamoğlu ve ekibi, bu belli oranda partide geleneği güçlü, bir karargah var.. Şimdi o karargâha diyorsunuz ki, ben geleceğim partinin genel başkanı olacağım!

Bu somutlukta ifade etmiş olması gerekmiyor muydu? Yani değişim iddianız nedir?

İki tane olabilir di.. Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanlığına aday olursunuz, ya da Siyasette yeni bir hareket başlatır ve yürürsünüz. Her ikisinde de doğru analizlerle hareket etmek zorundasınız.

*****

Bence Kılıçdaroğlu büyük bir sükûnetle karargâhını korudu. İmamoğlu o karargâha sokmadı. Gördüğüm kadarıyla da İmamoğlu o karargaha girmeyi, yani sağından solundan nüfuz edebilir miyim nasıl yürüyebilirim taktiklerini CHP genel merkezi çabuk çözdü ve blokaj koydu.

Sonra “U” dönüşü yaparak, nasıl ikna edebilirime dönüldü.? O halde, bu ikna sürecini Önümüzdeki 5 yıla yayalım gibi son derece ilginç bir stratejiyi ortaya koydu…

*****

Şimdi taktik savaşları arasında stratejiler oluşturuluyor.

Kendiniz iddialı bir strateji yaratırsınız. Program-projelerinizi ve kadronuzu açıklarsınız.

 Veya Stratejinizi muğlak olarak oluşturursanız o zaman stratejiniz belirsizdir o stratejinin kendisi başarısız olur.

***** 

Çünkü İmamoğlu dile getirdiği ve aslında toplumsal karşılığı olan da bir değişim iddiasının talebini taşıyamadı. Değişim iddiasını taşıyamadığı için de, şimdi bunu zamana yaydığını söylüyor!

Şimdi zamana yaydığını söylediği iddianın şekillenme biçimine göz atalım. Kılıçdaroğlu bence çok ustaca bir stratejiyle şöyle bir şey yaptı.

Rakibine reddedemeyeceği bir teklif sundu. İmamoğlu zaten iki bakımdan reddedemezdi.

İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına yapmıyorum, aday olmuyorum deseydi ve Cumhuriyet Halk Partisi başka bir adayla seçimi kaybetseydi, İmamoğlu açısından bu kötü bir sonuç olurdu.

Şimdi kendisi aday olacak. Bunu kaybederse kendisi açıdan başka bir sonuç olurdu.

Eğer yeni bir dünyaya adım atmak istiyorsanız, yapacağınız ilk iş öncekinden vazgeçebilmektir. İmamoğlu iddiasından vazgeçemedi ama, İmamoğlu kavgayı göze alamadı. İmamoğlu karargâhı nasıl ele geçireceği konusunda yeterince hazırlık yapamamış ve değişim analizini doğru yapamamış. Dönüş nedeni aslında bu.

***** 

Şimdi gözler, Özgül Özel’in demeci çevrildi. İmamoğlu ile ortak bir hayali olduğunu belirterek, "CHP'de göreve gelirsem İmamoğlu ile uyumlu şekilde çalışacağımı biliyorum" demesi, CHP’ nin kurultayda yeni bir yol haritasının, bir işbirliğinin  işaret fişeğiydi.. 

İmamoğlu’nun İstanbul’u teslim etmeyeceğiz sözüne, karşılık Özgür özel; "beklediğim bir karardı. En çok İstanbullular memnun olmuştur. AKP'ye karşı kurulup başarılı olmuş en iyi ittifak örneği, İstanbul İttifakı. Bu ittifakı ancak İmamoğlu sürdürebilirdi. “İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır” demek, geleceğe dönük önemli bir iddia. Hem İstanbul'un hem Türkiye'nin geleceği için kıymetli bir karar. Ekrem Başkan üç karar birden verdi. Kendisi, İstanbul ve Türkiye için doğru karar" dedi.

*****

İmamoğlu şimdi, var gücüyle İstanbul belediye başkanlığına asılacaktır.

Erdoğan seçimleri aldığı gece Belediye seçimleri için talimat vermişti.

Hedefte büyükşehir belediyeleri. Eskişehir’de bu kapsam alanı içerisinde..

2019’ da kazanılan birçok il çantada keklik değil. CHP kendi iç kavgaları ile yola çıkarsa ,31 Martta 2024 yapılacak seçimlerin sonucunu o zaman görün.

Şimdi Eskişehir’i bir an düşünün ve bu yazıyı güncelleştirerek uyarlayın. Siyaset bir iddia, vizyon koyma meselesidir. Zira 31 Mart 2024 seçimleri aynı zamanda 2028’in deki tarihi değişimin öncüsü olacaktır.

Ne görüyorsunuz?

Her şey olabilir! Siyasetin altın tepsisi yoktu