1 Mayıs, alelade bir gün değildir. Dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Pek çok ülkede dinsel ya da ulusal tatil günlerine “alternatif” olmasa da, 1 Mayıs’ın da bir tatil günü olarak “takvimlere” girmesinde, işçi sınıfının mücadelesinin önemli bir payı bulunmaktadır.
O, sadece bir tatil günü değil, işçi sınıfının dünyanın dört bir yanında aynı ruhu hissettiği gündür. Sermayenin sınır tanımaz saldırısına, vahşiliğine karşı insani, vicdani durumu temsil eder.
Emekçilerin hak arayışların günü…
İşçiler ne hakkı alacaklarmış diyenler halâ var... İşçiler her zaman polis copunu, biber gazını tadacaktı. Hatta polis orantısız güç bile kullanma yetkisi vardı…
Ama polis ’in milli ekonomik üretim içinde hiç bir payı yoktur. Polis üretilen katma değerden, vergilerden oluşan bütçeden pay alırlar.
Ekonomik açıdan tüketicidirler.
Bunun iyi kavranılması gerekmektedir.
KAHROLSUN OLİGARŞİK DÜZEN
Oligarşik düzenin temsilcilerinin 1 Mayıs’a karşı tutumları biliniyordu. Bunun nedenlerini sorgulamaya bile gerek yoktur. Devlet, her zaman işçi sınıfına, hak arayan işçilere yönelik olağan tepkisini her zaman göstermiştir. “İşçi, sömürü düzene karşı tepkisini, coşkusunu bile dile getiremez”!
BÖYLE ABSÜRT BİR ANLAYIŞ VARDI.
“Bu ülkede komünistlik yapılacaksa, onu da devlet yapar, yaptırır” diyen vardı? . Bu olayların arkasındaki sıkıntı ise giderek daha da görünür hale gelen toplumsal engelin yok oluşunun, emekçiler üzerindeki yarattığı yıkıma karşı, işçi sınıfının tepkisinden korkmalardır.
YENİ İŞ KANUNU GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR.
2003 yılında yürürlüğe giren 4857 Sayılı Yeni iş Kanunu ile birlikte, 8 saatlik işgünü kavramı rafa kaldırılmış, özel sektörde ölümlü kazalar artmaya devam etmiştir.
Son 25 yılın iş kazaları envanterine bir bakın. En çok, maden iş kolu ile inşaat, yol yapım işlerinde oluyor.
TÜRKİYEDE DERİN YOKSULLUK YAŞANIYOR.
Bugün 1 Mayıs... 20 milyona yakın emekçi ve ailelerinden oluşan Türkiye’nin büyük çoğunluğu, 2025 yılın 1 Mayıs’ına katlanan sorunlar ve yeni saldırılarla giriyor. Üretimi ve kârlılığı artırmak için vardiyalar uzuyor, ama ücretler enflasyonun altına süpürülüyor.
İş dünyasının önde gelen isimleri tutuklanarak cezaevine gönderiliyor.
İşveren mutlu değil. Çünkü dünya rekabet dünyası. Türkiye’deki bazı dallarda üretimini Mısır’a kaydırıyor.
Nedeni ucuz işçilik ve vergi muafiyetleri.
Daha önceleri Bulgaristan ve Romanya ya kaydırmışlardı.
Özel sektör de çalışan emekçilerin durumu her geçen gün daha da zorlaşmakta. Sendikalaşma oranı çok düşük.
Ücretler işçinin asgari yaşamını bile karşılamıyor.
Bir de sendikalar arası rekabet var.
Herkes ücret düşüklüğünden şikâyetçi. Toplumun tüm kesimleri yoksullaştı. İnsanlar, ev geçindirmekte zorlandığı için iktidara ve patronlara tepkilerini bir şekilde dile getirmeye başladı. Toplum gerçekten çok gergin.
Polisiye tedbirleriyle bu tepkileri bastırmak susturmaya çalışıyorlar. Siyasal iktidarın sipariş diyanet vaazlarında emeğin hakkının verilmesini söylüyor.
Çünkü kürsüden ahkâm kesmek kolay. Diyanet ne üretiyor? Ülke ekonomisine reel katkısı nedir? Kocaman bir sıfır. Ama en güzel ballı memur maaşları onlar alıyor.
En zengin holding.
Turpun büyüğü heybede diyorlar ya. Ah! Kardeşim birazda diyanetin heybelerine baksalar ne turplar görecekler?
Azda olsa helal kazanç önerenler, helal kazanç makbuldür, siz hak isterken aman işverenin durumunu göz ardı etmeyin, sabredin, şükredin diyorlar.
Kendilerinin haramlara gömülmüş olduklarının farkında bile değildir.
Siyasal iktidar diyor ki şükredin. Size verilecek param yok. Çünkü gelecek yılları da kapsayacak olan sözleşmeler işçilerin kaderinin belirleyecek.
En azından kabul edilebilir, makul bir yaşam standardında yaşamak istiyorlar.
Zam oranı beklentinin altında gelirse şaşırmayın diye şimdiden ‘şükredin’ sinyali veriliyor olabilir. Paylaşmak, sorgulamak ve farkında olmak hepimizin hakkı. İşçinin alın teri gerçekten mukaddesse, bunun karşılığı da adil bir şekilde verilmelidir.
Verilecek midir?
Elbette hayır.
Düzen şunu söylüyor… Boş ver abi dalgana bak. Hap yap para kap..
Anlayacağınız, 2025 yılı hem sözleşmelerin hem de ücret mücadelelerinin yılı olacak.
Bu gün bir mayıs. İşçinin emekçinin dayanışma günü. Bu gün sömürücü saray politikalarına karşı çıkılacak.
Faşizme karşı seslerini yükseltilecek.
Sendikalar meydanlarda olacak.
Ama işsizlik diz boyu.
Sömürü düzen artarak devam ediyor.
Sendika ağaları düzenin devam etmesinden yana.
SADECE KUTLUYORUZ.
2025’ in 1 Mayıs’ını kutluyoruz. Sadece kutluyoruz. İçeriği boş, işçi sınıfını temsil etmeyen, üretimin içinde hiç yer almamış, emekçi görünümlü sahtekârlarla kutluyoruz…
Oysa Rosa Lüksemburg, bir yüzyıl öncesinde 1 Mayıs’a ilişkin yaptığı tespit günümüzde 1 Mayıs’ ların nasıl kutlanılması gerektiğine dair oldukça doyurucu bir açıklama içermektedir.
“1 Mayıs düşüncesinin dayandığı muhteşem temel, proleter kitlelerin kendi kendilerine, doğrudan ileri adım atmalardır. Günlük dalgalı süreç içinde, devletin engellemeleriyle atomize olan ve kendi iradelerini ancak oy kullanıp kendi temsilcilerini seçerek ortaya koyabilen, milyonlarca işçinin gerçekleştirdiği siyasal kitle eylemidir.”
Bugün artık görev emperyalizmin tüm gürültülerine rağmen, isçi sınıfı tepkisini göstermektir. Sermayenin bundan bir asır önce isçi sınıfının yarattığı “toplumsal engelleri aşmaya yönelik hareketini engellemektir. Toplumsal engelleri aşmaya yönelik bu gayri insani ve gayri ahlaki eğilimin karsısında durmak ve 1 Mayıs’ların neden ve nasıl ortaya çıktığını “kan emici sermayeye” yeniden ve yeniden hatırlatmak gerekmektedir…
Görev, isçi sınıfının kazanımlarına sahip çıkmak, ülkeyi talan edenlere karşı, alın terimizle yarattığımız fabrikaların, peşkeş çekilmesine karşı durmak ve mücadele etmektir.
Bu tespite kim yanlış diyebilir?
31 Mart yerel seçimleri size bir şey ifade etmiyor mu? Sizlere hiç mesajı yok mu?
Mesaj tüm emekçilere, sendikalara, sol-sosyalist siyasilere…
Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırıldığı, haklarımızın ve özgürlüklerimizin güvence altına alındığı toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak ve özgürlüklerin kullanıldığı işsizlik, açlık ve sefaletin olmadığı özelleştirme uygulamalarının son bulduğu, eşitlik, kardeşlik içinde yaşadığımız, bağımsız ve demokratik bir ülkeyi, bütün değerleri yaratan emekçi ellerimizle kurmak için hep birlikte 1 Mayıs’a geride kalanlar ve doğmakta olanlar için kutlayalım. Bu meşalenin sönmesine izin vermeyelim…
2025 emekçi sınıflar için, emekliler için BEKA sorunu. Ya yaşayacaklar, ya da açlık sınırının altında sürünecekler. Birileri de saraylarda sefa sürerken birileri de, milletin vekili adına Monaco’da ıstakozun tadına bakacaktır.
1 MAYIS
Bugün özel bir gün. Alın terinin, emekçilerin gerçek sahiplerinin günü 1 Mayıs emek ve dayanışma günü kutlu olsun.