Savaşlar, aynı zamanda soykırımları ve sürgünlerin tarihini yazarlar. İnsanlık buradan dersler çıkarmış mıdır sorusuna hala yanıt veremiyor. Kendi halkalarına zulüm eden iktidarlar en zalimleridir…

Ruslar en başı çeker. Tatar ve Çerkes soykırım ve sürgün politikaları… Balkan savaşlarında sürülen Türk ve Müslümanlar.

Anayurdu Anadolu’ya geçişleri…

Modern zamanlarda ABD… En büyük soykırımı onlar yapmıştır… 2. Dünya savaşında Almanlar.

Avrupa’nın ortasında Boşnaklara yapıldı. Şimdi devam ediyor. İsrail’in uyguladığı soykırım politikaları…

Daha lokal olarak yakın geçmişteki Kızıl kmerler. Afrika’nın bazı bölgelerinde ve Ruanda da bu vahşi politikalar uygulanmıştı.

KIRIM TATARLARINA YAPILAN SÜRGÜN DEĞİL SOYKIRIM

Kırım Tatar sürgününün 80. yılında acılar unutulmadı.

Kırım Tatar Türklerinin, 80 yıl önce Sovyetler Birliği'nin lideri Josef Stalin'in kararıyla, bir gecede toplanarak insanlık dışı şartlardaki tren vagonlarıyla öz yurtlarından Orta Asya'ya sürgün edilişinin acısı, hala hafızalardaki yerini koruyor

SOYKIRIM…

Kırım'da yaşananların sürgün olmadığını belirten Berse, "Her ne kadar sürgün kelimesi kullanılsa bile bunun sürgün olmadığı bir gerçek. Ruslar tarafından yapılan soykırım ve sonrasında ortaya çıkan manzara yıllar geçse de kapanmayacaktır.

Verimli toprakları, tarihi ve doğasıyla Karadeniz'in önemli turizm bölgesi Kırım, stratejik konumuyla Rusların tarih boyunca hiçbir zaman vazgeçemediği yer oldu. Kırım yarımadasının sahibi Tatar Türkleri için acı yolculukların başlangıcı, 1783 yılındaki Rus işgaliyle başladı.

Aslında ondan öncesinde küçük kaynarca anlaşmasıyla kırım hanlığı Çarlık Rusya’nın olmuştu. Bu kritik bir anlaşmaydı ve Rusya’nın Balkanlardaki Slavlaştırma Politikalarının başlangıcıydı...                                           

O zamanlardan başlayan bir sürgün ve göç hareketi olmuştur.

Kırım Hanlığı'nın yıkılmasıyla buradaki toprakları beğenen ve kendine yazlık yapmak isteyen Rus zenginler, Tatarların elindeki arazileri zorla alarak onları göçe zorladı.

Tatarların boşaltmak zorunda kaldığı topraklara, Rusya’nın iç vilayetlerinden gelenler, Almanya, Bohemia, Estonya, İtalya’dan göçmenler yerleşti. Yarımadadaki Kırım Tatar nüfusu hızla azalmaya başladı.

Soykırım gibi sürgün

Kırım Tatarları, tarihlerindeki en derin acıyı 2.dünya savaşı döneminde yaşadı. Nazilerle savaşan Sovyetler Birliği, tatarların  Almanlar ile işbirliği yaptığı iddiasıyla sürgün kararı aldı.

Stalin'in kararıyla 18-20 Mayıs 1944'te yaklaşık yarım milyon Tatar Türkü sürgün edildi. Gece yarısı yanlarına eşyalarını bile almasına izin verilmeyen Kırım Tatarları, hayvanların taşındığı vagonlara bindirildi, Ural dağlarıyla Sibirya ve Orta Asya çöllerine sürüldü.

Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Mari Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti’ne yiyecek ve içecek verilmeden yapılan zorunlu yolculukta binlerce Kırım Türkü, havasızlıktan ve açlıktan hayatını kaybetti. Bu süreç dolayısıyla ölenlerin sayısı 200 bini buldu.

Tatar Türklerinin 10 yıl boyunca sürgün bölgelerinden birkaç kilometre dahi uzaklaşmalarına izin verilmedi. Aileleri parçalanan, birbirlerine kavuşamayan ve sürekli insanlık dışı muamelelere tabi tutulan Tatarlar, adeta yok edilmeye çalışıldı.

Nüfusun yaklaşık yüzde 46'sı bu zaman diliminde hayatını kaybetti. Sürgünde hayatta kalanlar ise Sovyetlerin büyük ölçekli projelerinde, ağır işlerde çalıştırıldı.

Kırım Tatarlarının SSCB’nin farklı bölgelerine dağıtılması, temel eğitimini anadilinde alma imkânının olmaması, halkı milli kimliğini kaybetme ve yok olma eşiğine getirdi. Sürgün yerlerinde zorla tutulan Kırım Tatarları, milli kimliklerinin yanı sıra dini bilgilerini de unutuyordu.

Kırım Tatar nüfusunun azalmasına rağmen 1944'teki sürgünden önce Kırım Tatar dilinde eğitim veren okullar, camiler vardı. Sürgünden sonra ise yarımadada Kırım Tatar dilinde eğitim veren tek bir okul, cami, türbe kalmadı.

GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI?

Kırım Tatarlarının çileli tarihinde 1967-1968 yılları, anavatana dönüş olarak kaydedildi. Bu dönemde yaklaşık 250-300 Kırım Tatar aile, SSCB’nin özel izniyle sürgün yerlerinden Kırım’a döndü ancak yarımadanın verimsiz, sarp arazilerine yerleşebildi.

Aynı dönemde Kırım'a izinsiz gelen Tatar Türkleri, ev satın almalarına rağmen, yarım adanın dışına atıldılar. Bunların çoğu Ukrayna’nın Kırım'a yakın Herson ve Rusya’nın Krasnodar bölgesine yerleşti.

Yasağa rağmen eski topraklarına dönmeyi başaran Kırım Tatarlarının 1985-1986 yıllarındaki sayısı 17 bine ulaştı.

Mihail Gorbaçov’un SSCB Devlet Başkanlığı döneminde başlatılan Perestroyka reform hareketiyle Sovyet rejimi biraz esnedi ve Tatarların Kırım’a dönme mücadelesi hız kazandı.

Kırım Tatarları, 1987-1989 yıllarında sürgün yerlerinde, Moskova’da ve Kırım’da büyük eylemler yaptı, SSCB yönetiminin dönüşlerini engellemeye devam etmesi üzerine toplu şekilde Kırım’a gelmeye başladı.

Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasıyla Rusya nükleer silahların iadesi karşılığı, Kırım'ın Ukrayna sınırları içinde özerk olarak kalmasını kabul etti.

YENİ DÖNEM, YİNE RUSLAR

Geçen yılın kasımda Ukrayna'nın başkenti Kiev'de başlayan protestolar sonunda Kırım Özerk Cumhuriyeti'ne de sıçradı ve Rus yanlısı Kırım Parlamentosu önce tek taraflı bağımsızlık, 16 Mart'ta yapılan referandumdan sonra da Rusya'ya bağlanma kararı aldı.

Yarımadadaki Rus yanlılarının bu kararını paylaşmayan Tatarlar, tarihlerinde acıyla hüzünle eşanlam taşıyan Ruslardan yana değil, Ukrayna'dan yana tavır aldı.

Kırım’ın mevcut yönetimi, Kırım Tatarlarının lideri ve Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Kırım’a girişini yasakladı. Moskova'nın atadığı Kırım Başsavcısı Natalia Poklonskaya Kırım Tatarları Milli Meclisi'ni kapatmakla tehdit etti.

SOYKIRIMA KARŞI DURMAK İNSANLIK ONURUDUR

Kazım KURT 8 Mayıs 2024 Tarihinde yapılan belediye meclis toplantısında dışı bir konuşma yapmıştı. Basına pek yansımayan önemli bir konuyu da gündeme getirmişti.

Rusların Tatarlara yaptığı sürgün ve soykırım.

Bir Kırım Tatarı olarak bazı şeyleri söylemek isterim. 18 Mayıs 1944'te çok büyük bir soykırıma uğrayan Tatar halkının direnişi devam ediyor. Kırım’daki zulüm de devam ediyor dedi.

Kazım KURT Eskişehir’deki Tatarları bir araya toplamış, onları örgütlemiş bir siyasal Liderdir. Kazım KURT usların Kırım’ı ve Ukrayna’yı işgalinde karşı durmuştur. Her zaman yakın ilgisi üzerlerinde olmuştur.

Kırım Kültür Parkı ve Anıtı’nın açılışında konuşan Başkan Kurt, 18 Mayıs 1944 Büyük Soykırımın 80’inci yıl dönümü olduğuna çekerek, “Hem o günü unutmamak, unutturmamak adına hem de Tatar kültürünü sonsuza kadar yaşatmak adına bu parkı ve anıtı açıyoruz.

Eskişehir deyince, Türkiye’nin her yerinde ’Tatar mısın?’ diyorlar. O zaman Eskişehir’in de her yerinde Tatar kültürünün işaretlerinin olması gerek. Bugün bizim buraya yapmış olduğumuz bu anıt gerçekten Tatar tarihine, siyasetine ve Tatar sanatına hizmet eden büyüklerimizin işaretidir. Onları gördükçe Eskişehir’in bir Tatar şehri olduğunu ve burada bu kültürün var olduğunu herkes bilecek, herkes öğrenecek. Gelecek kuşaklara bunu anlatacağız. Ama esas olan 18 Mayıs 1944’deki sürgün diye tabir edilen şeyin aslında bir soykırım olduğunu bütün dünyaya anlatmamız gerekiyor”

“Bu  nedenle her türlü soykırıma itiraz ediyoruz, hayır diyoruz. Tarihte pek çok soykırım vardır, ama bugün de var. Yüz yıldır Filistin halkı ciddi anlamda sıkıntı çekiyor ve bugün artık soykırım boyutunu aşmıştır. Ama bütün dünya bunu seyrediyor. Paranın gücü, emperyalizmin gücü yoksul halkları yok etmeye yetmeyecektir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bunu Kuvayi Milliye’ de bir destan yazarak bütün dünyaya göstermiştir. 18 Mayıs’ta elbette üzülüyoruz ama 19 Mayıs var. 19 Mayıs’ta emperyalizme karşı bir Kurtuluş Savaşı’nı başlatan bir toplumla beraber yaşıyoruz. O nedenle ben bütün geçmişimizdeki şehitlerimize saygılarımı, minnetlerimi sunuyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün çağdaş bir ülke haline getiren emperyalizme karşı tavır koyan bir ülke haline getiren, ‘Yurtta barış, dünyada barış’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyorum” dedi.

                 

Hoş geldiniz Tatar/ KIRIM SOYKIRIM parkına.