Radyomda nostaljik frekansları takip ederim sıklıkla. Orada çalınan parçalar, geçmişin güzelliklerini yeniden yaşatır sanki bana. Sevinirim. Ferahlarım. Hoşnut olurum. Neşelenirim. Memnun olurum o halimden.
Dinlediğim parçalarla hüzünlendiğim de olur elbette. Duygusal dalgalanmalarım olur. Tatlı bir burukluk yaşarım. İçim kararır. Sıkıntı, gam, keder basar hemen her yanımı.
‘Özlem’ ve ‘nostalji’ kavramları arasında gider gelirim radyomu dinledikçe.
Bu kavramları benim gibi sıkça değerlendirenlerin olduğunu da belli zamanlarda yakın çevremden duyarım.
Radyo dinleme sürecinde aşağıdaki sorularla meşgul olur zihnim epey bir:
Neleri ne kadar özlediğimizi ifade edebildik mi ki!
Özlediklerimiz bizi özlüyor mu? Bunu biz, bilebiliyor muyuz?
Özlemek bir umut mu?
Özleyen(ler) kavuşur mu? Kavuşanlar, hep özleyenler mi?
Yaşlandıkça daha nostaljik mi oluyoruz?
Nostaljide aşırıya kaçtıkça günümüzden uzaklaşıyor muyuz?
Kararındaki nostaljik tutumumuz, değerlerimizi ve duygusal dünyamızı sandığımızdan iyi mi besliyor ki?
Evet.
Sorular uzayıp gidiyor, gidecek de.
Sizin de böyle sorularınız var eminim. Soruları artırmak da azaltmak da elbette sizin konunuz.
Bu sorulara verdiğimiz cevaplarımızın çoğu müşterek gibime geliyor inanın.
Neden böyle düşünüyorum ona da tam karar verebilmiş değilim inanın.
Hemen hepimizi derimden etkileyen ‘nostalji’ ve ‘özlem’ kavramlarını kısaca hatırlayalım şöyle bir. ‘Nostalji’ kavramı, sözlüklerde genel anlamıyla şöyle geçiyor: ‘Geçmişte kalan güzelliklere olan özlem duygusu ve bu duygunun baskın bir duruma gelmesi; geçmişseverlik’, ‘değişime karşı duyulan korku sonucu geçmişe sığınma duygusu’, ‘memleket hasreti, yurdunu özleme, sıla hastalığı’, ‘geçmişe duyulan aşırı hasret’ …
Nostalji, genellikle geçmişte yaşanan mutlu, huzurlu, sade veya anlamlı anların hatırlanmasıyla ortaya çıkıyor. Bu anlar, kişide hem özel bir sıcaklık hem de hafif bir hüzün duygusu uyandırıyor.
Nostalji, hem özel hem de genel/ toplumsal bir olgudur. Ortak hafızaya ait unsurlar (toplu yaşama, millî ve dinî bayramlar, müzik, oyun vb.) toplumsal nostaljiye dönüşebilir.
Nostaljik duygular, çoklukla günümüzün karmaşıklığı, hızlılığı yapaylığı ile geçmişin sadeliği ve samimiyeti arasında bir kıyaslamaya dayanıyor.
Büyük değişimlerle, dönüşümlerle, kayıplarla nostaljik duygular daha yoğun yaşanabiliyor.
Hayatın zorlaştığı anlarda, değerlerin değiştiğinin hissedildiğinde insanlar, geçmişe daha fazla sarılma eğiliminde olabiliyor.
Evet.
‘Özlem’, ‘yanında bulunulmayan, sahip olunmayan bir şey veya kimseye karşı duyulan görme, kavuşma, elde etme arzusu, hasret’ demek kısaca.
Nostalji, genellikle geçmişteki olumlu hatıralara duyulan özlem ve bir tür hüzünlü özlemi ifade ediyor.
Özlem, daha geniş bir kavram… Sadece geçmişe değil şu anda olmayan her şeye duyulabiliyor.
Evet.
Bir bakışı, bir kokuyu, bir şarkıyı, bir türküyü özleriz.
Gidemediğimiz yerler, söyleyemediğimiz sözler olup dikiliverirler karşımıza.
Eksik kalan bir şeyleri, anlatamadığımız bir şeyleri yeniden yaşarız hayal/yalan olduğunu bile bile.
Her gün biraz daha büyür özlediğimiz geçmiş.
Her eşya, her fotoğraf, her eski bir gülüş bir anlığına geri getirir kaybettiklerimizi. Onu/onları yad ederek biraz daha sarılırız yokluklarına.
Özlem mi nostalji mi bilemeyiz. Karışır giderler birbirlerine.
Çözdükçe daha çok dolaşır içimiz özetle.