Takvimler 1 Eylül’ü gösterdiğinde yazın telaşı yavaşça yerini dinginliğe bırakır. Güneş hâlâ parıldar ama ışığı değişmiştir artık; daha yumuşak, daha huzurlu bir tonda… Sabahları serin bir rüzgâr yüzünüze dokunur, akşamüstleri gökyüzünde kırmızıyla turuncunun dansı başlar. Eylül, sadece bir ay değil; bir mevsimin ruhudur aslında.
Sonbahar, insana yavaşlamayı hatırlatan bir çağrıdır. Yazın koşturmacasından, kalabalıklarından sonra durmayı, derin bir nefes almayı öğretir. Düşen yapraklar, bırakabilmenin de bir erdem olduğunu fısıldar. Ağaçlar nasıl fazlalıklarından arınıyorsa, biz de yüreğimizde taşıdığımız yükleri bırakabiliriz.
Ama Eylül sadece vedaların değil, başlangıçların da adıdır. Yeni okul dönemleri, yeni kararlar, yeni hedefler… Bitişlerle birlikte doğan umutlar… Bir kapı kapanırken diğeri usulca açılır.
İşte bu yüzden Eylül, bize değişimin güzelliğini hatırlatır. Zaman döner, her şey değişir; ama her değişimde saklı bir güzellik vardır. Sonbahar adeta, “değişimden korkma, çünkü değişim de hayatın bir parçasıdır” der.
Bugün, sonbahara merhaba derken biraz yavaşlayalım. Gökyüzünü izleyelim, rüzgârı içimize çekelim… Ve unutmayalım ki, bazen hayatın en kıymetli anları büyük olaylarda değil, mevsimlerin fısıldadığı bu küçük huzurlarda saklıdır.