TÜİK enflasyon açıklanmadan evvel alternatif bazı endeksler de açıklanıyor. Şimdi bu alternatif endeksler de büyük ihtimalle Eurostat'a göre kendilerini ayarlamak zorundalar.
Neden?
Alternatif endekslerin tartışması şu. Diyor ki biz de aynı verileri topluyoruz ama TÜİK bunu farklı çıkarıyor diyor.
Öyle değil mi? Yani tartışma bu. Yani aslında biz de aynı metotla hesaplıyoruz. İşte ağırlıklar farklı işte o yüzden. Bence aslında bu tartışmanın sona ermesi için şunu yapmak lazım.
ENFLASYON SEPETİNE YENİ BİR BAKIŞ AÇISI GEREKMİYOR MU?
Ağırlıkları aynı yapacaksın. Fiyatları toplayacaksın aynı mal ve hizmetlerin. Ve diyeceksin ki bak arkadaş! Sen nereden topluyorsun bilmiyorum. Yani mesela Denizli den mi, Uşaktan mı, Burdur dan mı topluyorsun?
Aynı ürün, Afyonda başka fiyat, Uşak’ ta, Kütahya’da % 30 farklı olur mu? Olmaz.
TÜİK hangi şehirden, hangi etiketleri ve rakamları istatistikleri alıyorsa açıkça bu örneklemeleri yazmalıdır. Şehirde, birbirine yakın marketlerde birbirinden bu kadar farklı nasıl olabiliyor?
VATANDAŞI MARKETTEN MARKETE ÇOK FAZLA KOŞTURMAYIN
Vatandaşı aptal yerine koymayın. Zannediyorlar ki biz hiç bakmıyoruz. Vallahi de bakıyoruz. Belki on binlerce mala bakmıyoruz ama kesin 300 ün üzerindeki malın etiketlerine bakıyoruz. Fotoğraflarını çekiyoruz.
MİLLİ GELİR HESAPLAMALARINDA YANLIŞLIKLAR VAR.
Dolayısıyla TÜİK' in hesaplamalarında metotla alakalı değil ama, sepetteki ağırlıklarla bariz hatalar var. Milli gelirle ilgili hatalar da var.
Milli gelir hesabı yanlış. Hane halkının diyor 2023 yılında net gelirinin %50'den, 2023 yılında %64.7 enflasyon çıkmış. Hane halkı nasıl oluyor da net gelirini %50'nin üzerinde arttırabilir böyle milli gelir hesabı mı olur?
Merkez Bankası göreve geldiğinden beri, hatta Merkez Bankası başkanları değişti, öbürü geldi ama aynı ekibin içerisindeler de oyun planı aynı.
Hiçbir merkez bankası başkanı, faizleri aslında çok yükseltmek istemezler. Göreve geldikleri zaman gıdım gıdım arttırdılar. Çünkü bir sene sonra, yerel seçimler vardı.
Dolayısıyla MB’ sı politika faizine %8,5' ta devam edildi. O zaman herkes alkışladı… MB’ sı bas bas paraları yaptı.
Devlet bankaları dahil tüketici kredilerini pompaladı % 15 le. Bankalar MB’ sından % 8.5 la aldıklarını vatandaşa, % 15’ le tüketici kredilerini pompalarken, paradan para kazandılar.
Bankalar, % 100 yakın faiz kazancı elde ediyorlardı. Bilançolarına baktığınızda görürsünüz. Nureddin Nebati’ nin bakanlık döneminde dolaşımda para bollaştı. Herkes de alkışladı. Demek bunun gerisi gelecek diye düşündüler. Ama kazın ayağı öyle değildi. O bir seraptı.
Sanayicisinden tutunda, esnafına kadar herkes elma şekerini yaladılar.
SONRA?
Gerisi gelmeyince döviz kuru üzerinde muazzam bir baskı oldu ve döviz kuru yukarı doğru hızlı giderken enflasyon da onların devraldıkları % 38.21'den % 75'e çıktı. Sonrasını hatırlayın. Zar zor biliyorsunuz atandıkları sene %67.4'e indirdiler. Fakat birçok istatistik uzmanı o yıl enflasyonu 64.7 değil, %100'ün biraz üzerinde olduğunu da hesapladı. Etiketler yalan söylemiyordu. Hem de, TÜİK’ in kullandığı aynı metotlarla. Vatandaş gerçeklerle etiketlerin sık sık değiştiğine tanık oluyordu.. Dolayısıyla, TÜİK’ in açıklamaları pek de inandırıcı gelmedi.
PİYASA YAPICILARINDAN FAZİLERİ İNDİRİN SESLERİ YÜKSELDİ..
Aslında önemli olan şey şu. Enflasyonun belini kırdık dedikten, hemen sonra hızla faiz indirimine gideceklerini biliyorduk biz.
Çünkü onları atayan siyasi yaklaşım faizden hoşlanmıyor. Bunu açıkça net olarak dile getiriyor. Aslında kimse faizle hoşlanmıyor. Ben de hoşlanmıyorum ama, yüksek faizden hoşlanmıyorum. Yoksa şöyle diyeyim sermayenin bir fiyatı var.
Bunun da ismi faiz. Ona yapacak bir şey yok. Kıt olduğu zaman yukarı doğru gidiyor. Ondanı bollaştığı zaman aşağı doğru iniyor. Fakat bunu Merkez Bankası faizleri düşürürken tabelaya oynadı. Yani faizleri düşürürken MB piyasaya para musluklarını sıktı. Piyasada paranın maliyeti çok yükseldi. MB’ sının politikası faizi ile bankaların verdiği kredi faizler arasında ters bir korelasyon ilişkisi vardı..
Sanayici ucuz kredi veya finansa erişemiyordu. Dışarı da rekabet acımasızdı.
SANAYİ VE TİCARET YAPANLAR NE YAPACAKLARINI ŞAŞIRMIŞ DURUMDALAR.
Birçok firma konkordato ilan etmeye başladı. İhracatçının dövizine el koydukları için, zaten kârlılıkta zorlanan ihracatçıyı sıkıntıya soktu. Aynı zamanda uyguladığı sıkı duruş para politikasıyla likiditeyi kurutunca, fonlarda bile arıza çıkmaya başladı.
Ama sonuçta ne olursa olsun Merkez Bankası'nın hızla politika faizlerini aşağı indirmeyi düşündüğünü biliyoruz. Yani aslında 2026 hedefleri %25 ile 30 arası bir politika faizi.
Bunun finansal maliyeti sanayiciye % 40’ dan aşağıya yansımaz. Bunu sanayiciler çok iyi biliyorlar. Çünkü üreten onlar.
Bunu da çabuk yapmak istiyorlar. Aralık toplantısı şöyle bir dönüm noktası oldu. 150 baz puanlı bir indirim oldu. Piyasa beklentisi de buydu..
Bu da, MB politik niyetlerinin devam ettiğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor.
YABANCI FONLARA BALLI KAZANÇLAR..
Bak burada ballı kazanç var. %35/ 40 döviz bazında insanlar bir yılda para kazanıyor. Güzel güzel de dövizi de beklentiler doğrultusunda tutuyorsunuz. Biz de, size dışarıdan destek veriyoruz raporlarla.
AMAN NE KADAR GÜZEL PROGRAM.
Süper oldu. Dezenflasyon çok iyi gidiyor. Harikasınız diye. Diğer taraftan da bakın diyorlar sakın bizi diyor şapa oturtmayın. Yani ortada tehlike varken veya ortada riskler varken böyle böyle şok faiz indirimleri falan yaparsanız, bu bizim kazandığımız ballı kazançlar, ballı paralar gider. Biz bunu istemiyoruz.
Zaten siyasi riskinizi çok yüksek. Ondan sonra gelecek sene erken seçim kararı mı alırsınız, ne yaparsınız onu da bilmiyoruz. Dolayısıyla biz size doyana kadar, sizden kazandığınız paraya doyana kadar buna devam edeceksiniz diyorlar.
Sonra belli. Aynı senaryoyu defalarca oynayacaklar. AKP İktidarının yaptığı yanlışlıklarının bedelini millet derin yoksulluk sınırında yaşayarak ödüyor.
SANAYİLEŞMEYİN DİYORLAR.
Avrupa raporlarında sanayisiz olun diyorlar. Meali şu; sanayileşmekten vazgeçin.. Gerek yok.. O kadar güzel bir program ki diye gazlıyorlar bizleri..
Niye? Çünkü Avrupa’daki endüstriyel/ sanayi üretimi yapan üretim sistemi rekabet konusunda sıkıntılı. Almanya kimya ve makine sektöründe lider konumundayken, liderliği ÇİN’ e kaptırmak üzere.
Global rekabette ÇİN’ în küresel ölçekte üretim yaparken aynı zamanda ucuza satıyor. Kim ne derse desin ÇİN borcu olmayan ve dünyada ölçek üretim konusunda bir numara olmuş durumda. 2.sırada ABD geliyor..,
TÜRKİYENİN BÜYÜK BİR DEĞİŞİME İHTİYACI VAR.
Türkiye gerçekten büyük bir uçak gemisi gibi. Aslında bu jeo-stratejik konumundan ekonomik olarak faydalandığı söylenemez. Bize biçtikleri rol, lojistik ve turizm ağırlıklı hizmet sektöründe olun diyorlar.
Hâlbuki Türkiye hem endüstride, hem tarımda, hem de lojistik ve ulaşımda, turizmde, gıdada, yüksek teknolojide, askeri sanayi de dâhil kısacası her yerde, her türlü sanayileşmenin, endüstrileşmenin her yelpazesinde olmak zorundadır.
İleri teknoloji ve işbirliklerine açık olmak zorundadır. Böyle bir zengin ülkenin vatandaşları fakir olamazlar. Sadaka ile geçinemezler.
Bu hamasi nutuklarla, din iman, ırki yaklaşımlarla değil, akılcılıkla olur. Çünkü problemler akılcı yaklaşımlarla çözülür.
GÜNÜN SÖZÜ
KENDİ ZEKANIZ YOKSA YAPAY ZEKAYA BAŞVURURSUNUZ.