YUNUS EMRE’DE İLAHİ AŞK VE İNSAN SEVGİSİ


Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla Başlarım
Bizleri Yenigün Gazetesi'nden takip eden siz değerli okurlarımızı saygıyla selamlıyor, geçmiş Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum.
Her yıl Mayıs ayının ilk haftasında Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi'nde, 'Bizim Yunus' u anma etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu anma ve Yunus'u anlama törenlerine çok sayıda gönül ehli insanımız katılmaktadır. Yunus'un bu sevgisine insanlarımız koşarak gelmekte ve karşılık vermektedirler. Biz de bu yazımızı Yunus Emre'ye ayırdık.
Yunus Emre'nin Hayatı
Türkiye Türkçesi'ni en güzel şekilde kullanan ve bir tasavvuf ehli olan Yunus Emre'nin, 1240-1320 yılları arasında, Anadolu'da yaşadığını söyleyebiliriz. Mezarı, Mihalıççık ilçesine bağlı, eski adı Sarıköy, yeni adı Yunus Emre olan yerdedir. Anadolu'nun çeşitli yerlerini gezdiğini, hatta Azerbaycan'ı, İran'ı, Suriye'yi dolaştığını kendi şiirlerinden anlıyoruz. Yunus'un bu ziyaretleri, büyük ilim ve gönül adamlarını, mutasavvıfları görmek ve onlarla tanışmak maksadıyla yaptığını tahmin ediyoruz.
'Bizim Yunus' un doğduğu yıllarda Anadolu, çok karışık bir dönem yaşamaktadır. Yunus'un şiirleri; ümitsiz halkın tesellisi, ümit kaynağı olmuştur.
Yunus Emre'nin Sanatı
Yunus; en derin fikirleri, duyguları, en güzel görüşleri çok basit bir ifade ile dile getirmiş büyük bir mutasavvıf, Allah dostu ve halk sanatkarıdır. O, halkın yaşayışını benimser, onlar gibi yaşar, onlar gibi düşünür. Şiirlerinde, Allah ve insan sevgisini dile getiren Yunus, şiir sanatını çok iyi bilir. Şiirleri, zamana bağlı değildir, mısraları her devir için geçerlidir. Dili, son derece sadedir. Kitaplara sığmayacak kadar geniş görüşleri, üç- beş mısrada anlatmayı başarır.
'Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi,
Mal da yalan mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan' dizeleri, bunun en canlı örneğidir.
Yunus' da Allah Sevgisi
Halkın gönlüne girmeyi başaran 'Bizim Yunus', hayatı boyunca manevi değerlerin peşinden koşmuştur. İlahi aşkın derinliklerine dalmış, ahiret için hazırlık yapmamızı öğütlemiştir. O, her şeyi Allah'tan istemiş ve bağışlayıcı olan Allah'a güvenmiştir.
İlahi Aşka Bağlılığı
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum, bana Seni gerek Seni.
Yunus Emre'de, Allah sevgisi en üst düzeydedir. Hemen hemen bütün şiirlerinde, İlahi aşkın derinliklerine daldığını görmek mümkündür:
Ben yürürüm yane yane, aşk boyadı beni kane,
Ne akilem ne divane, gel gör beni aşk neyledi.
Allah aşkını her şeyin üstünde tutan, Allah aşkı ile yanan Yunus Emre, aşkı olmayanı 'katı taşa'' ve 'soğuk kışa'' benzetir:
İşitin ey yarenler aşk bir güneşe benzer,
Aşkı olmayan gönül misal-i taşa benzer.
Yunus, Allah sevgisine ulaşmak için hiçbir engel tanımaz:
Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla'm Seni,
Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevla'm Seni,
Dertleri çok Eyyub ile, gözü yaşlı Yakub ile,
Ol Muhammed mahbûb ile çağırayım Mevla'm Seni.
Yunus Emre'de İnsan Sevgisi
Yunus Emre, her şeyden önce bir gönül insanıdır. Müslüman Türk milleti, yedi yüz yıldan beri, büyük bir hayranlıkla Yunus'un ilahi ve şiirlerini okumaktadır. Anadolu'nun her köşesinde ona ait olduğu söylenen bir mezarın bulunması, Anadolu halkının onu ne kadar benimsediğini ve sevdiğini göstermektedir. Belki Yunus'un fiziki kabri bir yerdedir ama o, herkesin gönlüne girmeyi başarmıştır. İnsanın ilk önce gönlüne önem veren Allah dostu Yunus, gönül yıkmayı büyük günah olarak kabul eder:
Gönül Çalab'ın tahtı, Çalab gönüle baktı,
İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise.
Yunus Emre; bütün insanlığı, bütün canlıları, kısaca yaratılmış olan her şeyi sevmemiz gerektiğini söyler:
Elif okuduk ötürü, pazar eyledik götürü,
Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü.

Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım,
Sevelim, sevilelim,
Bu dünya kimseye kalmaz.
Sonuç olarak;
Yunus, halkın diliyle konuşmuş, hislerine tercüman olmuş, gönülleri teskin ve teselli etmiş, zor zamanlarda halka ümit aşılamıştır. Mevlana, Yunus ve Hacı Bayram-ı Veli gibi büyük mutasavvıflar, Moğol istilası ile dağılmaya yüz tutan Anadolu Türk -İslam birliğini yeniden toparlamışlar ve Anadolu'nun manevi mimarları olmuşlardır.
Yunus'un hocası Taptuk Emre, Yunus'a dağdan odun toplama görevini verir. Getirdiği odunlar arasında yaş ve eğri odunun olmadığını görünce sebebini sorar. Yunus: 'Şeyhimin katına odunun bile eğrisinin girmesine gönlüm razı olmaz'' diyerek, söylediklerini yaşayarak örnek olur. İyilikleri yaşadığı için, halk tarafından sevilir. Vefatının üzerinden yedi asır geçmesine rağmen, hala halk tarafından sevilen, fikir ve düşünceleri herkes tarafından kabul gören Yunus Emre, bir Allah dostudur…
Ziya ALBAYRAK
İl Müftü Yardımcısı