Acı olaylar karsısındaki ortak duygularını canlı bir şekilde dile getiren ağıtlar, geçmişten günümüze sözlü gelenekteki yerini koruyan önemli kültür değerlerimizdendir.
Ağıtlar; bazen bireysel olmakla birlikte ortak acıları dile getirir. Acıların, gözyaşlarının, yanık yüreklerin çare arayan feryadıdır. Ölüm veya ayrılık karşısında üzüntüleri, çığlıkları, isyanları, talihsizlikleri… ifade eder.
Ölüm, ayrılık vb. olaylar sonucunda çekilen acılar hafifletilmeye çalışılır. Bunun b elli yolları vardır. O yollardan biri de ağıtlardır.
Ağıtlar, öncelikle ölüm ve ayrılıklara bağlı olarak ortaya çıkar. İnsanın herhangi bir sebeple yuvasından ayrılması, dermansız derde yakalanması vb. sebebiyle acılar yaşamasında da ağıt yakılır / söylenir.
Hayatın en büyük ve en acı gerçeği olan ölüm karşısında çaresiz kalan insan; bu çaresizliğini bazen gözyaşı dökerek, bazen üzülerek, bazen öfkelenerek, bazen de ağıtlar yakarak telafi etmeye çalışır.
Ağıt söylemenin temelinde ölüm gerçeği yatar. Ağıt, ölüm acısını hafifletir. Ağıtlarda ölüme sebep durumun talihsizliğinden, uğursuzluğundan vb. bahsedilerek ölüme sitem edilir.
Ağıt, insanın acılara karşı kuşandığı bir zırh gibidir. Ağıt, insana acıları ile baş etmeyi de öğretir.
Ağıt yakmaya sebep olan olaylar, ağıtların söylenme yeri, ağıtların söylenme şekli, ağıt söylemenin zamanı, belli zamanlarda değişse de ağıtların söylenme geleneği pek değişmez.
Ağıtlar ilk söylendiği zaman hemen yazıya geçirilmez. Orada bulunanlar, doğaçlama söyler. Doğaçlama söylenen bu ağıtlar, daha sonra akıllarda kaldığı kadarıyla yazılıp kaydedilir. Bu yazım sırasında düzenlenerek yeniden oluşturulur.
Ağıt genelde ölü evinde söylenir. Buna ‘ağıt yakma’ veya ‘ağıt etme’ denir. Ağıt etmek için kimse davet edilmez. Ölüm haberi duyulduğunda akraba olsun olmasın kadınlar ölü evinde toplanıp ölünün birinci derece yakının etrafında başında bir halka oluşturarak ağlaşır. Ağıt ölünün başında yakıldığı gibi daha sonraları da yakılır. Ölümden sonraki günlerde çapa çapalarken, kız kınası yakılırken, bulgur çekerken de yakılıp söylenebilir.
Ağıt, çoklukla karşılıklı söylenir. Ağıt, ima içeriklidir. Bu, aile yakınlarının atışması biçiminde de olabilir. Ağıdı birisi başlatır ve bilenler sıra ile devam ettirir. Dinleyenler, bazen söz ile katkıda da bulunabilir.
Ağıt edenler, duygu yüklüdür. Ölenin yiğitliğini, dürüstlüğünü, sosyo ekonomik durumu ile duygu ve düşüncelerini dile getirirler. Geride kalanların ne olacağı endişesini dillendirirler. Genç ölümlerde serzeniş vardır. Ölenin ölümüne daha sıra gelmediğini, başaklarının ölmesi gereğini dile getirirler. Yaşlı anan baba dururken genç olanın ölümüne işaret ederler.
Ağıtlarda öteki dünyadan hemen hemen hiç bahsedilmez. Sözler hep bu dünyayla ile ilgilidir.
Ölüye övgü, ağıtların ana temasını oluşturur. Ölenin bu dünyada yaşadıkları, yapıp ettikleri, yiğitliği, kahramanlığı, cömertliği, iyiliği ve hayat tarzı dile getirilir. Ölünün olumlu hiçbir yanı unutulmaz.
Ağıtların içinde ölen şahsın ağzından söylemler de yer alır. Ölünün arkasından ağıt söylemek, gelenektir.
Unutulmayan ağıtlar, ani gerçeklesen olaylara bağlı ölümler ile genç ölümler üzerine yakılan ağıtlardır.
Beklenmeyen ölümler, ölü yakınlarını ve yaşadığı çevreyi daha fazla üzüntüye boğmakta ve böylece yeni ağıtlar ortaya çıkmaktadır.
İnancımıza göre ölünün arkasından ağlamak, aşırı yas tutmak doğru değildir.
Bu çerçevede Emirdağ ağıtlarından beni en çok etkileyen ağıt, rahmetli amcam Şükrü Türkmen (1920-1943)’e Dedem Ali Haydar Türkmen’in yaktığı ağıttır. (Şükrü Amcamın mezar taşının Dedem Haydar tarafından yaptığı/işlendiği bilinir. Devir geleneğine göre yontulan dikdörtgen sütunun yan taraflarındaki ay yıldız ile tabanca oldukça anlamlıdır. Taş sütundaki iklim şartları yüzünden yıpranıp tam okunamayan dörtlük, bana hâlâ acı verir.)
Şükrü Amcam, Gelibolu Bolayır’da askerlik yaparken rahatsızlanır. Hava değişimine gönderirler. Köyüne gelir ama tedavi olamaz. Kısa bir süre sonra da rahmetli olur. Babası Ali Haydar Türkmen, aşağıdaki ağıdı yakar:
Bolayır diyo(r)lar da(ğ)lı depeli
Bi(r) gelin almadım altın küpeli
Eyi deseler de gö(ğ)nüm şüpheli
Gaybettim o(ğ)lumu gırıldı dalım
Adını demiye dönmüyo(r) dilim
Yeşeriyo(r) Yavşannıöz’ün ekini
Yelebiyo(r) gül o(ğ)lumun kekili
Goç yi(ğ)idim asgerlerin vekili
Gaybettim o(ğ)lumu gırıldı dalım
Adını demiye dönmüyo(r) dilim
Ali Haydar Türkmen
(Derleme: Şükrü Türkmen)
(Yavşannıöz: Emirdağ’da bir tarım alanı adı
yelebimek: Parlamak, dalgalanmak)