Herkesin gönlünü etmeye çabalamanın anlamı yok. Herkesi memnun etmenin imkânı yok ki. Hem İsa’yı hem de Musa’yı memnun edemeyiz ki.

Herkesin gönlünü etmeye çabalamanın anlamı yok.

Herkesi memnun etmenin imkânı yok ki.

Hem İsa’yı hem de Musa’yı memnun edemeyiz ki.

Gönül almaya çalışalım, gönül okşayalım.

Hatır belâsına da olsa belli zorluklara katlanalım.

Sevindirmeye, memnun etmeye çalışalım ama bilelim ki bu her zaman mümkün olamaz.

Unutmayalım: Memnun edemeyeceklerimizin varlığını bilmek, kendimizin daha da başarılı olmasına giden yolu tez açar.

Bunları bilsek de gündelik hayatımıza pek yansıtamıyoruz.

Olmuyor, bazı konularda tıkanıp kalıyoruz.

Memnuniyet ve/veya memnuniyetsizliği çevre mi biz mi yoka muhatap mi belirliyor, bilemiyoruz.

Memnuniyetin ve/veya memnuniyetsizliğin, bizi/çevremizi doğrudan doğruya etkilediğini biliyoruz.

Biliyoruz bilmesine de uygulamayı pek beceremiyoruz aslında.

Sosyal, siyasi, ekonomik durumlardan memnuniyet ya da memnuniyetsizliğin birbirini nasıl etkilediği pek de bilemiyoruz hani.

Ne yaparsak yapalım olmuyor/olmayacak/olmaz diye düşünenlerimiz de olacak elbette.

Neyzen Tevfik (Tevfik Kolaylı) (şair, neyzen) (1879 - 1953)’in aşağıda dediği gibi olacağa benziyor kabul edemesek de:

‘Öleceğiz bir gün gömecekler

Birkaç gün övecekler

Sonra kalan malını bölecekler

Hatta memnun kalmayıp

Üstüne bir de sövecekler’

İnşallah böyle olmaz.

Evet; kimse böyle olmaz inşallah.

Sağ iken memnun olmanın yanı sıra biz ölünce memnuniyetini belli edenler çok olsun isteriz elbette.

İsteriz ama kazın ayağı öyle değil işte.

İşimize öyle geliyor ama konu, bildiğimiz gibi değil. Bizzat yaşamadıkça o işin gerçeğini bilemeyiz. Bu yüzden kazın ayağı /kaziye (mesele) hiç de öyle değil.

Bilmesek de bilme gayretimiz var ise şimdiden aşağıdaki sorulara cevap aramak durumundayız.

Bizden memnun olmayanların kim(ler)den memnun olduğunu biliyor/düşünüyor/merak ediyor muyuz?

Bugün memnun olduğumuzdan yarın memnun olmayabiliyoruz. Bunda gelişim, değilim… etkili değil mi?

Herkesi memnun etmeye çalışmak bizi ne kadar mutlu edecek ki?

Halkın sevinç ve memnunluklarından kederlenmeyenlerin sayısının artması bizi ne kadar üzüyor ki.

Yere göğe sığdıramadıklarımızın bizim için ne yaparlar hesabını yaptık mı hiç?

Yere göğe koyamadıklarımız neredeler şimdi?

Öyle ya da böyle etrafında pervane olduklarımız neredeler şimdi?

‘Başımla beraber.’ diyenler, ‘Can baş üstüne.’ demeden duramayanlar neredeler şimdi?

Ortak menfaat bittiğinde yanınızdan kaybolanların sayısını hatırlıyor musunuz?

Menfaatçileri, hani o ‘Kuş gibi olanları hani. Hani o yerdeyken elinizden beslenip uçunca üstünüze pisleyenleri’ unutuyor musunuz?

Bile bile lades dediğimiz belli menfaatçileri unutuyor musunuz?

Unutulmaz bunlar, unutulmaz. Bunları varlığı ortalıktan kaybolmaz hiç.

Bunlar oldukça bunlara bakıp da bunlardan etkilenenlerin sayısı da artacak elbet.

Evet; bize düşen kendinize ait olan hayatı, başkalarını memnun etmek için harcamamak. Kendimizi olumsuzluklardan korumak.

Evet, evet.

Herkesi memnun etmenin anlamı yok.

Herkesi memnun etmenin gereği yok.

Herkesi memnun etmenin imkânı yok ki.