Mahrem kelimesi sözlükte; “yasaklanan, haram olan şey; tabu; kutsal, mukaddes; kişinin evlenemeyeceği kişiler” anlamlarına gelmektedir. Mahremiyet ise; “kendi sınırlarını korumak ve insanlar arasındaki ilişkilerde sınırlara riayet etmek, başkalarının duymasını istemediğimiz özel bilgi, kişinin bedeninde dokunulamayacak özel bölgeler, belirli sınırlar dâhilinde girilmesi ve görülmesine izin verilen mekânlar” olarak tanımlanabilir.
İnsanlık yeryüzünde Hz. Âdem ve Havva ile yani aileyle başlamıştır. İnsan topluluğunun bulunduğu yerde mutlaka kurallar da olmuştur. Aile mahremiyeti de bunlardandır. Mahremiyet; beden mahremiyeti, mekân mahremiyeti ve bilgi mahremiyeti gibi kısımlara ayrılmaktadır.
Beden mahremiyeti önemli bir değerdir ve bunun, küçük yaşlardan itibaren ebeveynler tarafından çocuklara kazandırılması gerekmektedir. Çocukların bebeklikten itibaren kişisel bakımları, “çocuktur anlamaz” diyerek herkesin yanında, açık mekânlarda yapılmamalı ve çocuk küçük de olsa bedenine saygı gösterilmelidir. Çocuklara bedenlerinin kendilerine ait olduğu, kendileri müsaade etmediği sürece kimsenin bedenine dokunamayacağı bilinci verilmeli; özel bölgelerine hastalık veya bir ihtiyaç durumunda sadece doktorların, sağlık çalışanlarının ve ebeveynlerin dokunabileceği şuuru yerleştirilmelidir. Onlara, ebeveynlerinin odalarına girerken izin istemeleri gerektiği öğretilmelidir. Anne-babanın odasına izin alarak giren çocuk, diğer insanlara karşı da nasıl davranması gerektiğini öğrenecektir.
Beden mahremiyeti kurallarından biri de tesettürdür. İslam’da kadınlara örtünme emri gelince (Ahzâb 33/59; Nûr 24/31) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eşleri başta olmak üzere mümin hanımlar tesettüre bürünmüşlerdir. Tesettür, Müslüman hanımların ayırt edici bir özelliği olmuştur.
Giyinmek erkek olsun kadın olsun bir gerekliliktir. Günümüzde aileler çocuklarına dinî ve millî giyinme kültürünü aşılamalıdırlar. Erkek çocuğunu erkek çocuğu gibi, kız çocuğunu da kız çocuğu gibi giydirmelidirler. Ebeveynler, moda adına, sapkın ideolojilerin etkisiyle, modernitenin dayatmasıyla ya da cinsiyetsizleştirme ideolojilerinin tesirinde kalıp çocuklarının giyimini bunlara kurban etmemelidirler. Çocuklarımızın kıyafetini/tesettürünü, dinî ve millî unsurlar belirlemelidir.
“Giyinme, bedeni soğuktan ve sıcaktan koruduğu gibi, iyi niyetli olmayan bakışlardan ve rencide edici tavırlardan da muhafaza eden ilahî bir lütuftur. Giyinmenin dış görünümünü bedeni örten elbiseler oluştururken, özünü ve ruhunu ise Kur’an’ın “takva elbisesi” olarak nitelediği ve kalbi bürüyen hayâ ve iffet elbisesi oluşturur” (Mehmet Paçacı, Hayat Rehberi Kur’an).
“Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takva elbisesi, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar” (A’râf 7/26).
Mekân mahremiyetine gelince; evlerimiz, sokaklarımız ve iş yerlerimizin kendine göre mahremiyeti vardır. Evlerimiz özel alanlarımızdır. Hiç kimsenin, izin almadan evlerimize girme hakkı yoktur. Güncel hukukta buna konut/mesken dokunulmazlığı denmektedir. Çocuklar anne-babaların odasına girerken izinle girmeli, anne-babalar da çocuklarının odalarına girerken izin istemelidirler. Böylece çocuklarda mahrem mekân algısı gelişmiş olacaktır. Evlerimizin balkonlarında otururken, tesettüre dikkat edilmeli, ayrıca başkasının evi ya da balkonu gözetlenmemelidir. Misafirlikte mahremiyete dikkat edilmeli, ev sahibinin göstereceği yere oturulmalıdır.
Bilgi mahremiyetine gelince; eşler kendilerine ait özel bilgileri üçüncü şahıslarla paylaşmamalıdır. Eşler arasında ayrılık vuku bulsa da bu bilgiler paylaşılmaz. Çünkü bu bilgiler birer emanettir. Müslüman emanete ihanet etmez.
Günümüzde dijital teknolojinin gelişmesi ile sosyal medya insanların hayatına girmiştir. İnsanların beğenilme, takdir edilme istek ve duygusu, onların beden, mekân ve bilgi mahremiyetlerini ihlâl etmelerine neden olmaktadır. Dikkat edilmediği takdirde sosyal medya, tüm mahremiyetin ayakları altına alındığı ve tüm olumsuzlukların sergilendiği bir mecraya dönüşebilmektedir. Beğenilme ve takdir edilme duygularına para kazanma hırsı da eklenince sosyal medya, mahremiyet sınırlarını aşan çılgınlıklara ve aşırılıklara mecra olmaktadır.
Ailelere düşen görev, çocuklarını yetiştirirken; aile, beden, mekân ve bilgi mahremiyetine önem veren ve saygı duyan bir nesil yetiştirmek için gayret göstermektir. Çocuklarımıza medya okur-yazarlık eğitiminin önemi vurgulanmalıdır. Kıtalar ötesinden hizmet veren sunucular bizim bilgilerimizi toplamakta; beğenilerimize, takdirlerimize ve davranışlarımıza göre reklamlar sunmaktadır.
Ayrıca sosyal medya, sanal âlemdir diyerek her istediğimizi söyleme, dinleme ve her istediğimize bakma/seyretme mekânı değildir. Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ (c.c.) sanal âlemin de Rabbidir.
“İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın” (Kâf 50/18).
Ömer KARAKAYA/ Eskişehir Dini İhtisas Merkezi Eğitim Görevlisi