Muharrem, cahiliye döneminden İslami döneme değeri korunan bir aydır. Zira cahiliye döneminde bu ay, savaşılması yasak aylar (Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 67) içinde kabul edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine’ye gelince Yahudilerin bu aya değer verdiğini ve özellikle onuncu günü oruç tuttuklarını görmüş ve “Bugün niçin oruç tutuyorsunuz?” diye sormuştu. “Bu, hayırlı bir gündür. Allah, bu günde İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardı. Hz. Musa o gün (şükür olarak) oruç tuttu” dediklerinde Rasulullah (s.a.v.) da; “Ben Musa’ya sizden daha lâyığım (yakınım)” buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da tutmalarını tavsiye etti (Buhârî, Savm, 69). Hz. Peygamber’in Yahudilere muhalefet için ertesi sene aşure orucunu Muharrem’in dokuzuncu günü de tutacağını söylemesi (Müslim, “Sıyâm”, 133-134), bu orucun Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu veya onuncu ve on birinci günlerinde tutulmasının daha doğru olacağına işaret etmektedir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/241). Ayrıca Rasulullah (s.a.v.), Ramazandan sonra en değerli orucun Muharrem orucu olduğunu beyan etmiştir (Müslim, “Sıyâm”, 202).

Muharrem ayını, birlik ve beraberlikte yenilenme ve acıları geride bırakma dönemi olarak görmek gerekir. Hicri yılbaşı, Hz. Hüseyin’in şehit edilmesiyle meydana gelen acılardan ders çıkararak, ayrılığın değil birleşmenin, düşmanlara karşı mücadelenin bir miladıdır.

Bir başka açıdan Muharrem ayı, hicri takvimin ilk ayıdır. Allah Rasûlü ve çilekeş ashabının, Mekke’de yaşadığı işkencelerden sonra 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlayan sürecin başıdır. İslam davasının, kendine yeni mekân ve yol bulma sürecinin ilk adımlarıdır. Belki Mekke’nin fethinden sonra hicret yoktur ancak kıyamete kadar Muharrem ayı içinde biz Müslümanlar hicreti kendi özümüzde; kötülükten iyiliğe, yanlıştan doğruya, zulümden adalete, günahlardan istiğfara vesile olması açısından yaşadığımız bir zaman dilimi olarak düşünebiliriz. Dolayısıyla Muharrem ayı, kendini yenileme ve nefis muhasebesi yapma zamanı olarak görülmelidir.

Muharrem ayı, aşure ve Ehl-i beyt sevgisi açısından da kıymetlidir. Çünkü Hz. Nuh (a.s.) ve inananlarının yaşadığı tufandan sonra ellerinde kalan yiyecekleri birleştirerek oluşturdukları yiyeceğin adı “on” anlamına gelen aşuredir. Muharrem ayı aynı zamanda Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesi ve sonraki zaman dilimlerinde ümmetin içinde derin kırılmaların yaşandığı aydır.

Bugün Müslümanların, Muharrem ayı geldiğinde meselenin ruhuna uygun olan ve olmayan şekilde iki yönde hareket ettikleri görülmektedir. Birlik olunan nokta, dokuzuncu ve onuncu veya onuncu ve on birinci günlerde tutulan oruçlar ve her sene yapılan aşure ikramlarıdır. Anadolu kültüründe, özellikle oruç tutma ve aşure ikramının yaşatıldığı muhakkaktır. Bunları önemli görmek gerekir. Resmi boyutta, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hutbeleri ve özellikle kamu yayını yapan TRT’nin o güne has programları kıymetlidir.

Meselenin diğer tarafı ise, birlik ve beraberlikten ziyade ümmetin parçalanmasının fotoğraflarının verilmesidir. Örneğin, Kerbela olaylarını ihya etme, hatırlama amacıyla yapılan ancak onunla hiç ilgisi olmayan zincirlerle kişilerin kendine acı vererek kan revan içinde anma şekilleri mevcuttur. Rabbimizin bir emanet olarak verdiği bedene eziyet ederek dini değerlerin yaşatıldığını düşünmek, en hafif ifadesiyle İslam’ı anlamamak hatta amacından saptırmaktır. Diğer taraftan, her yıl Muharrem ayı geldiğinde, hicri yılbaşı tebrik edilir mi yoksa miladi yılbaşı haricinde bir yılbaşı tanınmaz mı tartışmaları da birliğimize zarar vermektedir. Gerçekte o günlerde doğmadığı tespit edilen Hz. İsa’nın doğumunu esas alan miladi takvim, devlet sistemimiz içinde bizim fiili olarak kullandığımız bir düzenlemedir lâkin bir Müslümanın da ümmetin dikkate aldığı bir yılbaşı takvimlendirmesinden bigâne kalmaması gerekir. Bu meseleyi, cepheleşmenin değil, farklılıkların ve inandığı değerlere sahip çıkmanın bir vesilesi olarak görmek gerekir.

Milletimiz, Muharrem ayını ayrı sevmiştir. Kerbela olayından hareketle, Muharremiyye adında mersiyeler bestelenmiştir. Yaşanan acı, şiir ve anlatılarla hatırlatılmaya çalışılmıştır. Yapılan dualarda, aynı acıların bir daha yaşanmaması için Rabbimizden isteklerde bulunulmuştur. Bugün de aynı minvalde hareket etmeye ihtiyacımız vardır.

Bütün kötülüklerden arınmak için, Muharrem ayının, İslam ümmetinin yeniden dirilmesine vesile olması duasıyla…

Betül ÖZTOPRAK

Vaiz