Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, senfoni konserler ve caz konserleri ile çok hızlı bir giriş yaptı. Caz konseri ile çakışınca tercihimi kıyamam gösterisinden yana yapmak zorunda kaldım..
İyi ki yapmışım..
“Kendime Kıyamam”, 25 Kasım akşamı gala gösterimine gittiğimde izleyiciler kahkahalar atıyorlardı.

Demek ki kahkaha atmaya ihtiyacımız varmış.


Alman oyun yazarı Curt Flatow’un yazdığı, Hale Küntay’ın Türkçemize kazandırdığı “Kendime Kıyamam” adlı oyunu, usta rejisör Ankara devlet tiyatrosundan Murat Atak sahneye taşımış.

Oyun, evlilik karşıtı bir nikâh memurunun, ailesi ile yaşadığı sürprizlerle dolu bir hikâyeyi mizahi bir dille anlatıyor. Kadın erkek ilişkileri, evlilik ve özel hayatların karmaşıklığını konu alsa da aslında günümüze baktığımızda çok farklı anlamlarda içerebiliyor.


BAŞARILI OYUNCULAR
Korel Cezayirli, Çiğdem Altuğ, Başak Boran Oksal, Serkan Sezgin, Sinan Aktezcan, İsa Can Dinç, Birsu Metin, Emel Alnady, Onur Birgi ve Yağmur Sena Kayar rol’ lerinde çok başarılılar. Ama, nikah memuru JEGER rolünü oynayan Korel Cezayirli’ nin sahneden inip, seyirci ile göz teması kurarak yaptığı triad tam usta gösterisiydi.
Erkeklerin çektiği sendromları, ilişkilerdeki anlatımları, cinsellik içeren tiratları çok tatlı bir şekilde beden dili ile bütünleşerek anlatması komediye anlam kazandırıyordu..
Nikâh memuru JEGER’ in bayan lam’ ın uzatmalı sevgilisi rolü ona cuk oturmuş. Kaptan pilot, sahne çıkışındaki yürüyüşü aklımda kalanlardan.
Hele İtalyan restoranındaki çalışan aşçı başının İtalyancayı Türkçe gibiymiş gibi hibrit diyalogları iyi çalışılmış.

TRİAT’ TAN GİRİŞ BÖLÜMÜ

JEGER: (onun arkasından bakar, ilacı ağzına atar, seyircilere döner, açıklar)
Midemdeki bu ekşimeler yalnız nikâh kıydığım zamanlar başlıyor. Oysa görevimi ne kadar da severdim. Yürekten inanmıştım. Evliliğe de inanırdım. Karıma ne büyük bir inançla evlenme teklif etmiştim bir bilseniz. Onu çok sevdim. Ona sonsuz güvendim... Ama o! Hiç açmayalım bu konuyu... Onun mutlu olması için elimden geleni yaptım. Sonrasında derhal suçüstü ve bir celsede boşanma. Oğlan tabii benim yanımda. Karımınsa hayatı kaydı. Dördüncü kez evlenmiş. Evlilik denen bu mesele efendim, başımdan geçtikten sonra gözüm açıldı. Evlilik müessesesinin ne kadar çürük olduğunu birden görüverdim. Düğünler, dernekler... Tebrikler. Herkes tebrik eder de bir kişi çıkıp da “iyi düşündün mü acele etmeyin” demez. Öyle değil mi sizi uyaran oldu mu? Hiçbirimizi uyaran olmadı. Koca bir ömür aynı eşle geçer mi efendim. Karşılıklı otururlar... Gece gündüz. Öyle pineklerler. Ve birbirlerine söyleyecekleri de bitince, kavga ve bağrışma başlar.


Tirat devam ediyor.
Salı günleri prensiplerini anlatıyor..o kadar başarılı anlatıyor ki sahnede bunu izliyoruz. Sonra haftanın 2 güne çıkaran mesaisini en sonunda 7 güne çıkarması izleyici gülmekten kendini alamıyordu.


HAYATIN İÇİNDEN BİR OYUN

Biraz gülmeye ihtiyacımız vardı. Katıla katıla gülmesek, güldük. Sahne ile seyirci arasında duvar yoktu. Tiyatrodan çok öte bir şeyde. Hani fragman tadında. Sahne sizi içerimize giriyordu. Hiç şüphesiz bunda yönetmenin ve oyuncuların başarılı performansları ile adeta izleyici ile bütünleşmişti.

Birçoğu kendisini bulmuş gibiydi. İçinde sosyolojik-psikolojik ve toplumun değer yargılarını da çaktırmadan hicvediyordu. Kültürel tortuların, şehir hayatı içinde hâlâ canlı olduğunun göstergesidir. Yasak, bastırma, utanç ve denetim altında biriken enerjiler mizahın bel altına sığınarak boşalır.
Triat’ta bunu algıladım.
Türkiye’de komedinin cinsellik bir dile yaslanması bir tercihten çok bir kaçış yolu gibidir; zihnin rafine edilmediği toplumlarda kahkahanın en hızlı yolu bedenin alt bölgesinden geçer. Bu yüzden sosyolojik tespitler salonu gülümsetir, fakat argo ve cinsellik tiratları salonu yıkar.
Tiyatro bazen bazı gerçekleri suratımızı yalar geçer. Kıssadan hisseleri çıkarsama yaparken de güleriz.
FİNALDE;
JEGER, “Aslında şu mide kaynaması olmazsa yaşantımdan bir şikâyetim yok. Her neyse… Ah, bana kalsa kimsenin nikâhını kıymayacağım ama çiftler ısrarla beni istiyorlar. Nikâh memuru olarak ne kadar popüler tahmin edemezsiniz. Hele bir adam var, ona tam beş kere ben kıydım. Şans getiriyormuşum. Pardon beyefendi size kim kıydı?
Günümüzde kıyan kıyana..


TİYATRO VE SANAT KENT KÜLTÜRÜNÜN RÖNESANS’IDIR
Ne kadar önemliydi tiyatro. Günümüzün teknolojik gelişmelerine rağmen tiyatronun, verdiği hazzı hiç biri vermiyordu. Belki bizi 2 saat cep telefonu bağımlılığından kurtarıyordu.
Zaten mide ilaçlarımız masalarımızda durmuyor mu? Atın onları çöp sepetine.