Sevinene, sevinç duyana, mutluya; hoşnut olana, razı olana ‘memnun’ diyoruz. Sevinip, hoşnut oluyoruz; mutlu oluyoruz. Sevindirip, hoşnut edip memnun ediyoruz.

Sevinene, sevinç duyana, mutluya; hoşnut olana, razı olana ‘memnun’ diyoruz.

Sevinip, hoşnut oluyoruz; mutlu oluyoruz.

Sevindirip, hoşnut edip memnun ediyoruz.

Memnun olmamıza, sevinç duymamıza ‘memnuniyet’ diyoruz.

Memnun olma durumumuzu ‘memnuniyetle’, ‘memnun olarak’, ‘memnun bir hâlde’, ‘seve seve’, ‘isteye isteye’ … diye belirtiyoruz.

Memnuniyetsizliğimizi belli etmenin o kadar çok çeşidi var ki. Şimdi bunları bir kenara bırakalım.

Memnuniyetsiz insanların mutsuzlukları için başkalarını suçladıklarına sıkça şahit oluyoruz.

Ahlak anlayışı ve değer hükümlerinin memnuniyette ne kadar etkili olduğunun farkındayız.

Sosyal hayatta az menfaatin çok zarara mal olduğunu, hepimiz belli zamanlarda yaşamışızdır.

Dostumuzun kalbini kırarsak düşmanımızı memnun edeceğimiz hepimiz iyi biliyoruz.

Sadakat ile menfaat dengesine uyabildikçe mutlu olduğumuzu unutmuyoruz hiç.

Kendi menfaatimizi toplum menfaatinin üstünde tutmamakla daha çok mutlu olacağımızı biliyoruz.

Çevremizdekilerin birbirlerine yaklaşıp uzaklaşmalarının temelinde çoğu kere menfaat olduğunu da iyi biliyoruz.

Verdiği mücadele sonunda payına düşenden memnun olmayanların sayıca çok olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Biliyoruz bilmesine de neler yaşadık neler.

Neler geldi başımıza neler!

Gerçeği menfaatin kararttığına çok şahit olduk.

Menfaatin kardeş kavgasını körüklediğini de gördük maalesef.

Menfaat sağlayamayanların ihanetini de yaşadık belli dönemlerde.

Hâlinden memnun olmak, zenginlik ifadesiydi.

Menfaati için sevgi gösterisinde bulunanlar kadar alçalanlar yoktu.

Kendi menfaati için vatana ve millete hıyanet, kötülüklerin en kötüsüydü.

‘Dünya menfaatleri için iyilik edenlerin iyilikleri, avcının kuşlara yem atması gibi’ydi.

Sürekli sevilme, sürekli beğenilme, sürekli takdir edilme duygusuna gem vuramadık.

Başkalarını memnun etmeye çalıştıkça bindiler üstümüze.

Kendimize el olup el için yaşadık.

Bildiklerini dinlemek istediklerimiz akıl verdi hep.

Omuzumuzda yükselttiklerimiz biz ayakta gördükçe düşmemizi bekledi.

Kimse gördüğümüz gibi değildi aslında,

Birilerine yük olmadan yaşayıp gitmekti bütün arzumuz/isteğimiz/çabamız; olmadı gitti.

Kazandıklarımıza da çok memnun olamadık niyeyse.

Yakın çevremizden başlamak üzere kişileri memnun edemedik gitti.

Hayatınızdan memnun olmanın yolları vardı elbet. Sevgi, bunun ilk şartıydı. İnsan sevmediği zaman memnun olamazdı. Sevmeyi de beceremedik bir türlü.

Üstümüze üstümüze geldi her şey.

Olmadı işte.

Olmadı; memnuniyetsizliklerimiz arttı da arttı.