Sabah, öğle akşam yemeklerden sonra bunları konuşuyoruz. Konuşulacak başka meselemiz yokmuş gibi..

Mehmet Akif Ersoy’un tutuklandı ya… Vay vay vay. Neredeyse ben size demedim mi dercesine oryantalist göbekler atılmaya başlandı. Mahallede misket bulmuş gibi zıplıyor. Yargısız infaz burada başladı.
HANİ NEREDE KALDI MASUMİYET KARİNESİ.
Hani kendine yapılmasının istemediğini başkasına yapmayacaktınız. Rövanşist yaklaşımlara karşıydık.
Bir hastalık. Narsizmin sonucu.
Adı gazetecilik ise batsın gazeteciliğiniz sizin. Böyle bir gazetecilik olur muymuş?
İlla bir taraftan olacaksın. Ya da olmayacaksın. Ama sakın omurgalı olma. Zira omurganı eğerler, bel fıtığı olursun.
BOZUK DÜZENİN TRENDİ YALAKALIK..
Gazetecilik? Medyacılık? Hangi kaba girerse alacağı şekli belli.
Eskiden, düğünlerde klarnet çalanların borazanlarına para sıkıştırırlardı.
Şimdi, bu sahibinin seslerini hüzzam makamında dinlersin.
Yapılan gazetecilik değil mi. Avutmalar!..
En büyük bilgiç gazeteciler..
Bakıyoruz şimdi Haber Türk’e…
Kızılcık Şerbeti dizisine döndü vallahi…
Bu zihniyetin kodlarında ne vardı?
Kısaca değineyim.
Bunların tohumu 27 Mayıs ve 12 Mart’ ta atıldı.
NATO’ CU DARBECİ PAŞALAR
12 Eylül ve sonrasına bakın. Atatürk rozeti takan NATO’ cu paşalar askeri darbe yaptı. Bir onlardan, bir bunlardan diyerek arada omuzlarındaki yıldızlarını parlattılar. Numaracılar, Atatürk rozetini yakalarına takarak geçinen akademisyenler, yargı mensupları, sivil bürokratlar, paşaların kapısından eksik olmuyorlardı.
ONLAR İKBAL PEŞİNDEYDİLER.
Ankara’nın göbek taşı sahnelerinde, aman efendim, canım efendim tiyatrosunu oynuyorlardı.
Tek kanallı, siyah beyaz ekran TRT 1 dönemi. Vatandaş Dallas izlemeye başladı. Ceyar’ı öğrendi. Her türlü entrika vardı dizide. Aile içi aşklar falan, filan.
Bunu izleyen Türk milleti TV kitlendi. Tercüman gazetesi, milli gazete ahlâk elden gidiyor diye eleştiriler yapıyor, Ahmet kabaklı yazdığı köşesinde muhafazakâr ve mütedeyyin kesimlerin diline tercüman oluyordu.
Sonraları dizi 1990 yılında Star TV’ de 1998 yılında da Show TV’ de yayınlanmaya başladı.
CUNTA HOROZ PARTİSİNİN KAZANACIĞINA İNANIYORDU..
Nitekim 1982 Anayasası ile ülke çok partili siyasi hayata geçecekti ya.. Millet sandığa gitti. CUNTA’ nın beklentisi Turgut Sunalp’ın Horoz partisi olan milliyetçi demokrasi partisi iktidara gelecekti.
O da bir orgeneraldi.
Mitinglerde ya ya ya..şa şa şa Paşa ,paşa çok yaşa sesleri ile inliyordu.
Sandık günü seçmen dedi ki, ben paşa, maşa kazımam ve ANAP’ ı tek başına iktidara getirildi.
Turgut Özal. İlk seçimi ve Lider olarak başbakanlık koltuğuna oturuverdi.


DÖNÜM NOKTASI 24 OCAK 1980…
24 Ocak kararları 1980'li ve 1990'lı yıllara egemen olacak bir politikacıyı tanıtıyordu. Bu politikacı Turgut Özal'dır.
Muhafazakâr ve mütedeyyinlerin temsilcisi. 4 eğilim. Serbest piyasa düzenine geçiyorduk.
Benim anlayışımla serbest kazıklama dönemi.
13 Aralık'ta Özal başbakanlığında ANAP hükûmeti kuruldu. Ve dönemde birçok ekonomi olayları oldu. Uygulanan neo-liberal politikalar ile yeni türedi zenginler sınıfı oluşturuldu.
Bunlar para içinde yüzmeye başladılar. Köklü bir burjuva sınıfından gelmedikleri için sonradan görme kültürlerini cemiyetlerine yansıtmaya başladılar.
Seçmen, Özal’a nur yüzlü ton amca, abdestinde, namazında diyerek oy vermişti. ANAP’ın zengin hanımları papatyalar gurubunun üyesi olmuşlardı.
Hem dinli, hem imanlı, hem jaguarlı. Hem seküler, hem afralı, tafralı. Bunların hem hacısı, hem hocası vardı. Müslüman görünümlü süslüman modacılar bu dönemde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladılar ve İstanbul Mahmutpaşa’ dan, laleli den yetişen yeni modernlerin ekolü iyi para kazandılar.
ARIM BALIM PETEĞİNİN PAPATYALARI.
Öyle ya. İktidarda yıllardan beri özlemini duydukları iktidarlarına kavuşmuşlardı. Düzen “han-ı yağma” düzeniydi.
Türkiye yeniden biçimlendiriliyordu. NATO’ cu netekem paşa tarafından.
MADE-IN USA
Tesettürün de modası varmış. O günkü neo liberallerin bugünkü torunları. Geleneği devam ettiriyorlar.
Neden şaşırdınız ki!
O günkü mahalle hocasından tedrisat alanlar, bu gün selam cı-tevhidçi, tarikatçı, imam efendi oldular, mürit oldular. İlahiyat okudular. İmam hatip okudular.
Boğaziçi başta olmak üzere seküler eğitim veren okullardan, yurtdışında, Oxford, Cambridge Harvard’ da okuyanların başarılı transkriptlerle mezun olanlar, zaten özel olarak programlanmışlardı.
Bunlar CEO düzeyinde yeni burjuvazinin seküler uluslararası finans modelinin yeni yüzleri oldular.
Parayı sokakta değil açık hesap cüzdanlarında buldular.
Makam, para gördüler. Her şeye kavuşuyorlardı.
BİAT ET RAHAT ET.
Sadece biat et rahat kültürlenmesinden geliyorlardı. O dönemde ANAP’ın papatyalar gurubundaki kadınların dişlerini söktürüp, güzel görünmek uğruna porselen diş yaptırılıyordu.
Çok büyük mega kentlerde güzellik merkezleri, açılıyordu. Kuaförler adlarını değiştirip saç tasarım, güzellik merkezleri açılıyordu.
Papatyalar doğum günlerini lalelerle bezenmiş has bahçelerde yapıyor, sözde alkolsüz şampanya patlatıyorlardı.
Jagurlar, damatlar ve çocukları magazin haberlerinde yer alıyor gazetelerin manşetlerini süslüyordu.
BOYALI MAGAZİN GAZETECİLİĞİ DÖNEMİ
Gazetecilik yerini boyalı, bol resimli baskılarına bırakıyordu. Boyalı basın o zaman ortaya çıkmış, genel ahlaka aykırı, kadınların görsellerin bolca kullanıldığı bir çok gazete piyasaya sürülüyordu..
MAGAZİN haberleri, dergileri bu dönemde zirve yapıyordu. NEO liberal model ile Fransa, İtalya başta olmak üzere bütün güzellik ürünleri Türkiye’ye gelmeye başlamıştı bile.
İTHALAT PATLATILDI.
Mücevherattan vergi alınmıyordu. İthalat patlamıştı. Hollanda’ dan peynirler marketleri işgal etmişti. Ünlü markaların ürünleri bu türedi zengin kadınların boyunlarını süslüyor, boy boy pozlar veriyorlardı.
Görsellik ön plana çıkmaya başlamıştı.
Toplumu böyle böyle alıştırmaya başladılar.
Muhafazakâr ve mütedeyyinler. ABD menşeli. Kimisi oradan mülkler edindi. Kimisi Londra’yı mesken tuttu. Kimisi Zürih’i.
Bastırılmış duyguların patlaması.
Laik düşünceyi yerden yere vuranlar, sözde mütedeyyin muhafazakâr inançlı kesimin oyları ile başka bir biçimiyle iktidara getirildi.
Pentagon’un yeni sürüm BOP projesiydi. Bunu ben söylemiyorum ki. O mahallenin düşünen en önemli isimlerinden olan Abdurrahman Dilipak ve Milli Görüş’ çü önemli isimler bunu hep söylediler yazdılar.
Geruhum Fuller kitabında yazmış..
Abdürrahman Dilipak makalelerinde bunu sıkça vurgulardı.
Yıl 2002…
AK papatyalar yerini tesettürlü modaya geçmişti. Türban ve ya sıkma baş olarak adlandırdıkları örtünmeler artık, bir aksesuar olmuştu. Onlarda artık seküler olmuşlardı. Bazıları ıstakozun tadına bakmak için Monako’yu yol edenler vardı.
Bu kesim, açılım süreçlerinde yer edindi.
MUHAFAZAKÂR VE MÜTEDEYYİNLERDEKİ DEĞİŞİM!
Çevreden merkeze oturdular. Demokrasiyi vagonlaştırdılar. Önce hükümet, sonra iktidar oldular.
Koltuk güç demekti.
Sonra muktedir oldular.
Sandık önemliydi.
Geldiğimiz noktada mütedeyyinlerin geldikleri noktada çürüdüler. Yozlaştılar. Sosyal çürüme her yere metastaz attı.
İktidarda kalmak onlar için çok önemliydi. Çünkü iktidara giden her yol mubahtı.
İlk geldiklerinde parmağında yüzükle ne demişlerdi?
Şimdi ne diyorlar!
"Hayır utanmıyoruz. Gurur duyuyoruz yaptığımız işten." Diyen bir zihniyetin temsilcisi her şeyi anlatmış.

Koca Mustafa paşanın gazelini hatırlatayım;

18. yüzyıl Osmanlı sadrazamlarından Koca Mehmet Ragıp Paşa’nın gazelinde yer alan bu mısra-i berceste, Mısır Beylerbeyliği sırasındaki tecrübelerini yansıtır.
“Meyan-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun
Şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler”!
Güncel açıklaması, ”mayası bozuk olanlar, söz esnasında kabahatini farkında olmadan gerçeği ima ederek söyler.
Şu sıralarda şecaat arz edenler var. Her geçen gün daha da artacak.
Merak etmeyin!