Ertelemek, bazen, telafi edilemeyecek kayıplara yol açar.

Kişiye göre, hâl ve şartlara göre erteleyeceklerimiz de olacak elbet.

Ertelemek ya da ertelememek, zaman ve zemine göre değişiklik arz eder. Bunun faydalısını ya da zararlısını biz seçeceğiz.

Ertelemek, istememektir belli bir yerde. İstememenin gerekçesi de kişiden kişiye değişmektedir.

Dikkat edelim. Zararı olan her şey, kötüdür.

Kararı biz vereceğiz. Kötüden uzak durmaya çalışacağız.

Tercihlerimiz de seçimlerimiz de iyileri ertelemeye sebep olmasın aman.

Öğrendiğimiz iyi şeyleri ertelemeyip gündelik hayatımıza aktaralım. Planlarımızı ertelemeyelim aman.

Düşman sevindirecek bir şey yapmayalım aman.

Aman ha aman! Ertelemeyelim bir şeyimizi!

Ertelediğimiz şey ya huzurumuzu, mutluluğumuzu etkileyecek bir şeyse… Aman ha!

Ertelediklerimizi de erteleyince kaybedeceklerimiz de iyi değerlendirelim aman.

Ertelediğimiz şey, ya önümüzdeki engeli kaldıracak bir şeyse. Ertelediklerimize dikkat edelim aman. Ertelediğimiz şey, ya bizi mutlu edecek bir şeyse.

Bahane üretmekten uzak duralım aman.

Beklentilerimiz gerçekçi ve sağlıklı olsun aman.

Tercihlerimiz, bizi yanıltmasın aman.

Sebepleri iyi analiz edip sonuçları gereği gibi değerlendirelim aman.

Davranış, duygu, düşünce bütünlüğüne zara vermeyelim aman.

Hayal eden yapabilir. Hayalleri ertelemeyelim aman.

“Üşenme, erteleme, vazgeçme” prensibini unutmayalım aman.

Her şey bizde başlar. Kendimizle tanışmamızı, kendimizle buluşmamızı ertelemeyelim aman.

Değer verdiklerimizle, değer ver(e)mediklerimizi ayırmayı ertelemeyelim aman.

Emeği de fedakârlığı da mücadeleyi de ertelemeyelim aman.

Eksikleri, yarımları, kötüleri iyi değerlendirelim aman.

Üretim çalışmalarımızı ertelemeyelim aman.

Aman ha!

Aşağıdaki anonim kıssadakilere dönmeyelim aman:

“Evvel zaman içinde muhteşem bir hükümdarın dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kız evlilik çağına gelmiş ama kimseleri beğenmezmiş. Ne kralların oğulları ne zengin tüccarların oğulları... Kız, herkese burun kıvırıyormuş.

Bu ülkede yakışıklı ama fakir bir genç de istemiş bu kızı. Tabii reddedilmiş. Bu genç başka bir ülkeye gitmiş, çalışmış, çok zengin olmuş. Ülkesine yıllar sonra geri dönmüş ve kendisini reddeden bu kızı görmek istemiş.

Sormuş, soruşturmuş, kızın evini öğrenmiş. Gitmiş evin önünde beklemeye başlamış. Derken kapı açılmış, çirkin bir adam çıkmış. Adam gittikten sonra bizimki kapıyı çalmış. Kız açmış.

Genç, neden bu kadar çirkin bir adamla evlendiğini sormuş kıza.

Kız da onu evin arka bahçesinde bulunan muhteşem bir gül bahçesine götürmüş.

‘Sorunun cevabını öğreneceksin. Şimdi bu gül bahçesinde en güzel gülü bulup bana getirmeni istiyorum. Yalnız bir şartla, bahçede ilerlerken asla geri adım atamazsın.’

Genç, ‘Tamam.’ demiş ve başlamış bahçede ilerlemeye. En güzel gülü gördüm derken başka güzel bir gül daha görüyormuş.

O güle elini atacakken başka güzel bir gül, onu koparacakken başka güzel bir gül...

Bir bakmış bahçenin sonuna gelmiş, geriye adım atması yasak! Bahçenin sonunda boynu bükük solmuş güzel olmayan bir gül koparmak zorunda kalmış.

‘İşte!’ demiş, kız. ‘Anladın mı şimdi niye bu adamı seçtiğimi?’”