Allah Teâlâ (c.c.)’nın bizlere lütfettiği en değerli nimet ve emanetlerden biri de yavrularımızdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bizi bu nimetin kıymetini bilmeye ve bu nadide emanete sahip çıkmaya davet eder (Tirmizî, Birr, 33). Anne-baba ve evlat arasında hassas bir hak ve sorumluluk dengesi vardır. Çocuklarımızın üzerimizdeki en büyük hakkı ise, fıtratlarının saf ve temiz halini koruyarak onları her türlü kötülükten muhafaza etmemizdir.

Nitekim “Demir tavında dövülür”; “Ağaç yaş iken eğilir”; “Her iş vaktine ve mevsimine rehindir” atasözlerinde de ifade edildiği üzere, bir işin vaktinde yapıldığında tam netice elde edileceği yadsınamaz bir gerçektir. Onun için çocuğa verilecek ahlak ve terbiyenin de vaktini iyi gözetmek gerekir. Nitekim Hasan-ı Basrî, “Küçük yaşlardaki öğrenme taş üzerine yapılan nakış gibidir” (el- Makdisî, el- Âdâbü’ş- Şer’iyye) diyerek bu hakikate dikkat çekmektedir. O halde vaktinde ve mevsiminde, fırsat eldeyken, terbiyenin en güzel şekilde verilmesine gayret gösterelim.

Ailemizin gözbebeği, geleceğimizin umudu olan yavrularımızın maddî ihtiyaçlarını olduğu kadar manevî ihtiyaçlarını da karşılamakla mükellef olduğumuzu unutmayalım. Bu sebeple çocuklarımıza Rabbimizi ve Peygamberimizi tanıtmak, ibadet alışkanlığı kazandırmak, güzel ahlak aşılamak bizim aslî vazifemizdir. Onların masum yüreklerini, berrak zihinlerini ilimle, hikmetle, edeple donatalım. Her türlü sapkın düşünceden, ahlaka aykırı davranıştan, hurafe ve bidattan onları uzak tutalım. Elinde Kur’an, göğsünde iman ile hayatına yön veren samimi müminler yetiştirmek için emek verelim. Rasulullah (s.a.v.) bizlere şu hatırlatmada bulunmaktadır: “Hiçbir anne-baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır (Tirmizî, Birr, 33).

Bugün yaşadığımız dünya ise, hızın ve hazzın egemen olduğu bir çağa tanıklık ediyor. Teknolojik gelişmeler, sosyal medya, tüketim çılgınlığı ve anlık memnuniyet arayışı, insanları ve özellikle çocuklarımızı geleneksel değerlerinden uzaklaştırmakta ve birçok zorluğun içerisine sürüklemektedir. Önceden çok uzun zamanlarda yapılan işlerin artık çok kısa zamanda yapılabildiği günümüzde; teknolojik ilerlemelere rağmen bedenler, zihinler, gönüller hep yorgun... Kur’an’ın öğretileri ışığında, hız ve haz dünyasında Müslümanca yaşamak için nefsimizi ve çocuklarımızı kontrol etmeli, sabrı öğrenmeli ve ihlasla ibadet etmeye gayret etmeliyiz. Çünkü Kur’an-ı Kerim’i güzel okumak, en doğru biçimde anlamak ve hayatın her anında yaşamak mümin olmanın şiarıdır. Bu sebeple çocuklarımızı küçük yaştan itibaren Kur’an tilavetiyle ve Kur’an’ın temel değerleriyle tanıştırırsak, bu gayeye erişmeleri kolaylaşacaktır. Çocuk ruhu, Kur’an’ın sıcak ve samimi çağrısına, manevî sofrasına hepimizden daha yakındır. Yüce dinimizi öğrenmenin, namaz ve oruç gibi ibadetleri alışkanlık haline getirmenin, dürüstlük ve şefkat gibi erdemleri benimsemenin en güzel çağı çocukluktur. Yavrularımıza Kur’an sevgisi aşılamak ve Kur’an’ın aydınlığında devam edecek bir ömrün ilk adımlarını atmak istiyorsak, okulların eğitime ara verdiği yaz tatili bunun için eşsiz bir fırsattır.

Sonuç olarak, bu hızlı ve haz dolu dünyada, çocuklarımızın yorulan gönüllerini İslam’ın rehberliği ve Kur’an’ın ahlakıyla dinlendirebiliriz.

Zamanı boş heveslerle tüketmeden, zaman içinde de tükenmeden Müslümanca bir hayat yaşamayı Rabbimiz bizlere ve tüm çocuklarımıza nasip eylesin...

 İshak YILDIRIM

 Vaiz