Engelle karşılaştığımızda ya yolumuzu değiştiriyor ya da ne olursa olsun üzerine gidiyorduk.

Zamanla her şey değişiyor. Yaş ilerledikçe dingin bir kabulleniş başlıyor.

Sizlerde de oluyor mu bilemiyorum. Gelene gidene, olana bitene ‘Olur böyle şeyler’ deyip devam ediyorsun. Devamında olacaklar sizi pek de ilgilendirmiyor hani.

Renkler de olgunlaşıyor, renkler de solgunlaşıyor zamanla. İşte aynı böyle oluyor. İşte gün geliyor zaman da anlamsızlaşıveriyor niyeyse.

‘Hayat memat meselesi’ dediğimiz çok şey gündemimizden çıkıveriyor. Gündemimizden çıkan çıkana… Gündeme alınacak pek bir şey de kalmamış oluyor niyeyse.

Rüzgârda savrulan sadece yapraklar değil. Biz de yapraklara arkadaş oluvermişiz istemeden, bilmeden. Hayata beraber başladıklarımızın çoğu yok olmuş yanımızdan. Haber uçar yok onlardan artık. Yalnızız işte.

Yalnızlığımız, tek arkadaşımız. Tek arkadaşımıza sıkı sıkı sarılıp kimsesiz kalmamaya çabalıyoruz.

Düzlüğe çıkarttıklarımız da bizimle beraber aştıkları yokuşları unutmuş.

Kıskançlığa hazır yaratılan nefsimiz de eski havasında değil artık. Kıskanacak bir şey yok sanki nefsimiz için.

Güçlü yanlarımız, sessizliğimiz içinde kaybolup gitmiş artık. Olumlu, ılımlı, birleştirici söylem ve eylemler de yok artık. Daha çok vaktimiz varmış gibi yaşadığımızın yanlışlığını anlasak da değişecek pek bir şey yok artık.

Artık, çıkar yol da kurtuluş yolu da bizde. Her şey yalnız bizde. Biz ve biz işte!

İsteyince başlamadığı gibi bitti deyince de bitivermiyor çok şey işte.

Nasıl olduysa oldu. Burnumuzun dikine gitmekten başımızın dik olmasına sıra gelemedi işte.

Nasıl bir hayat anlayışıydı, ne yaman bir çelişkiydi. Bunu sorgulayamadık niyeyse.

Günün de hayatın da hesabını yapamadık niyeyse.

Hayatımızın nasıl biteceğinin farkında olamadık. Hayatımızın anlamı kayboldu sanki. ‘Hayatımızı kaybetmek mi daha zor bu mu daha’ diye sorgulamalar başladı birbiri ardına.

Evet; olan olmuş. Öyle oluvermişiz işte.

Bizlere ‘insan insana hayat mücadelesinde destek olduğu sürece daha iyi yaşamış sayılacağı’ öğretilmişti oysa.

Bir araya gelmede, çözüm için ortak kafa yormada, bu birliği gündelik hayata geçirmede ne kadar da başarılıydık bir zamanlar.

Hayatın yardımlaşma üzerinde durduğunu bilip söylediydik hep. Bir şekilde yardım istediğimizde tavsiye aldık hep.

Başkalarının mutsuzluğu üzerine mutluluk inşa edemeyeceğimizi aklımızdan çıkarmazdık. Eller mutlu oldukça bizim mutluluğunuz daha da artardı. Öğüt verdiğimizi yapamadığımız da olurdu arada sırada.

Evet; olan olmuştu. Son yaklaşıyordu istesek de istemek de.

Şimdi düşünelim hele biraz.

Halli güç meselelerden araya sıkıştıramadığımız sorulara ek, aşağıdakilere ne dersiniz bilemiyorum. Bilemiyorum da soracağım yine de.

(Soruların cevabının kendimizde saklı kalması hepimiz için daha iyi olacağı kanaatindeyim.)

Geri dönüp de geçmişe bakarak hâlimiz değerlendirdiğimiz, ara sıra da olsa oluyor mu ki!

Şansımız yaver gitmeyebilir. Bu durumda şaşırıp kalıyor ya da durumu kabullenip yeni başarılar için çalışmaya devam kararı alabiliyor muyuz?

Seçme hak ve özgürlüğümüzü yerinde ve zamanında kullanabiliyor muyuz? Bu duygularımız bize ne kadar inandırıcı geliyor?

Ana çizgiden ayrılmadan bazı şeyleri farklılaştırıp bu işlemi iyi yönetebiliyor muyuz?

Ne dediğimize dikkat etmezsek başımıza hangi olumsuzlukların gelebileceğini kestiremeyeceğimizin farkında olabiliyor muyuz?

Gücümüzün sınırlarını bilebiliyor muyuz?

Zorlandıklarımızı bilip de bunları yok etme çalışmalarını gereği gibi yapabiliyor muyuz?

Başarılarımızın çok çabamızdan mı yoksa bir şeylerin önümüze gelivermesinden mi olduğunu hesap edebildik mi?

Şimdilik bu kadar soru yeter.

Olsun. Ne olursa olsun. Mutlu yaşama mücadelemiz devam edecek. Başaracağız inşallah. Başardıkça hayatı daha iyi kavrayacağız. Başarısızlık biz korkutmasın.

Unutmayalım; engeller önünde durmak için değil aşılmak için var.

Aman ha engeller önünde duranlardan olmayalım aman.

Söylemediklerimiz bilinmiyor sanılmasın aman.