Sözlüklerde “1. İnsana ızdırap veren her türlü hal, sıkıntı, zorluk, üzüntü 2. Devam eden, geçmeyen hastalık, illet, ağrı sızı 3. Sızlanma ile karışık dilek 4. Yapılmak istenen şey 5. (halk ağzı) Ur, çıban” olarak açıklanan ‘dert’ konusunda kaynaklarımdan ulaşabildiğim deyimlerimiz şöyle:
derdin iyisi ölmek borcun iyisi vermek
Borçlu ve dertli bir biçimde yaşanmaz; borçtan kurtulmanın yolu onu vermek, çaresiz dertten kurtulmanın yolu da ölmektir.
derdinden deli olmak
Dertleri yüzünden söz ve hareketlerinde pervasız olmak, aklını yerinde ve gereği gibi kullanamamak, davranışları taşkın ve aşırı olmak
derdine çare bulamamak
Dermansız kalmak
derdine derman /merhem olmak
Birinin sıkıntısını gidermek, problemine çözüm bulmak
derdine deva bulmak
Sıkıntıyı çözümlemek, atlatmak, çaresizliği yenmek
derdine düşmek
1. Yersiz bir hevese kapılmak 2. Yapılması gerekeni gerçekleştirmenin yolunu aramak
derdine yanmak
Kendi kötü talihine, şanssızlığına üzülmek; sıkıntının, derdin acısını duyup yaşamak
derdini açmak
Problemlerini, sıkıntısını başkasını anlatmak
derdini çekmek
Üzüntüsüne katlanmak
derdini deşmek /depreştirmek
Acılarını tazelemek; dertlerim hatırlatıp üzülmesine sebep olmak
derdini dökmek
Derdini, çektiği acıları birine uzun uzun anlatmak
Derdini Marko Paşa’ya anlat
Senin derdini dinleyecek, derdinle ilgilenecek kimse yok. Boşuna uğraşma.
derdini yanmak
Hâlinden şikâyetçi olduğunu birine bildirmek
dert anlatamamak
İçinde bulunduğu durumu, söylemek istediklerini karşısındakine dinletememek
dert anlatmak
Derdini dökmek
dert babası
Herkesin derdini rahatlıkla anlattığı, dertlere çare bulmaya çalışan kimse
dert benim tasa senin mi
Benim derdime sen niye kaygılanıyorsun?
dert değil
Önemsemeye, üzülmeye değmez
dert eğirmek
İçinden çıkılması güç bir durumla uğraşmak zorunda kalmak
dert etmek /edinmek
Bir sıkıntıyı veya durumu üzüntü konusu yapmak
dert etme
Üzülme, aldırma.
dert küpü
Pek çok sıkıntısı bulunan kimse
dert olmak /kesilmek
Bir kimse veya olay sıkıntı vermek
dert ortağı
1. Aynı derdin içinde bulunanlardan her biri 2. Birinin derdini paylaştığı, anlattığı yakın dostu
dert yanmak
Derdini anlatıp içini dökmek, sıkıntısını söylemek, şikâyette bulunmak
dertlenmek
Üzüntüye kapılmak, bir şeyin verdiği üzüntüyü kendine dert etmek, dertli duruma gelmek
dertleşmek
1. Karşılıklı dertlerini anlatıp konuşmak 2. Birine derdini anlatıp içini dökmek
dertli
1. Derdi olan, kederli, üzüntülü 2. Hastalıklı, hasta
dertsiz başını derde sokmak / Dertsiz başına dert açmak
Hiç gerekmediği hâlde kendi için tehlikeli ya da can sıkıcı olacak bir işe girişmek
dertsiz
Derdi olmayan
dertsizlik
Dertsiz olma, gamı kasaveti bulunmama, rahat ve huzurlu olma durumu
dertten derde uğratmak
Başına türlü belalar açmak
dostlarına dert yanmak
Sıkıntılarını, acılarını üzülerek anlatmak
eli kolu dert görmemek
Sağlıklı olmak
Elleri /ellerin dert görmesin
Ellerine sağlık
gailesi başından aşmak
sıkıntı, dert ve meşguliyeti çok fazla olmak
gırtlak derdi
Geçim kavgası
Mum alıp derdine yan /Mum yak da derdine yan. / Mum yak, derdine bak. / Bir mum al da derdine yan
Sen kendi derdini düşün, başkalarının derdi seni niçin ilgilendiriyor. Dikkatsizliğin, beceriksizliğin yüzünden bir işi bitiremedin; derdinle baş başa kal. Onu bunu bırak da sen kendi derdine yan, kendin için üzül. Başkalarıyla uğraşacağına, sen kendi derdini düşün.
parmağını yaranın üzerine basmak
Asıl derdi veya bir derdin asıl sebebini göstermek
problem etmek
Dert etmek
yaraları göz göz olmak
Acısı, derdi, sıkıntısı arttıkça artmak
yaraları sızlamak
Derdi arttıkça artmak
yüreği göz göz olmak
Dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek