Hayatın anlamı, insanın nereye yöneldiğiyle şekillenir. Kimi kalbini dünyaya bağlar, kimi ahirete. Kimi yalnız kendi çıkarını gözetir, kimi ise başkalarının iyiliğini. Peki, bir mümini farklı kılan nedir? İşte burada üç kavram öne çıkar: İman, ibadet ve ahlak…
İman, yalnızca dilde söylenen bir kelime değil; kalpte yer eden, hayata yön veren derin bir inançtır. İnsan, bu inançla varoluşuna anlam katar. İman; Allah’a, peygamberlerine, kitaplarına, meleklere, ahiret gününe ve kadere gönülden inanmak demektir. Bu inanç, kişiye hem dünya hem ahiret saadetini hedefler.
Ancak iman, ibadetle desteklenmediğinde hayatımıza tam anlamıyla yön veremez. “Benim kalbim temiz!” demekle kalp temiz olmaz. Haftanın bir gününe, yılın bir ayına sıkıştırılan ibadetler, bizlere dünya ve ahiret huzurunu getiremez. İbadet, imanın hayata yansıyan şeklidir. Namaz, oruç, zekât, hac gibi farz ibadetler; dua, zikir ve iyilik yapmak gibi nafile ibadetler, Allah’a bağlılığımızı pekiştirir. İbadet, kulun hem Rabbine karşı görevini yerine getirmesini hem de ruhunu arındırmasını sağlar.
Ahlak ise, iman ve ibadetin insan ilişkilerine yansıyan yüzüdür. İyi ahlak; doğruluk, adalet, sabır, tevazu, yardımseverlik ve merhamet gibi erdemleri kapsar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/381) buyurarak, ahlakın dinimizin temel taşlarından biri olduğunu vurgulamıştır. Güzel ahlak, imanı kemale erdiren unsurdur. Şefkat, merhamet, doğruluk, adalet gibi erdemleri hayatımıza hâkim kılmak; kin, nefret, haset, israf ve cimrilik gibi kötü davranışlardan uzak durmak gerekir. Kul ve kamu hakkına riayet etmek de ahlakın önemli bir parçasıdır.
Bugün dünyamız, bilgiye erişimin kolay, fakat hikmetin az olduğu bir çağdan geçiyor. Kalpler çok şey biliyor gibi görünse de, gönüller çoğu zaman susuz kalıyor. Oysa iman, kalbin susuzluğunu giderir; ibadet onu canlı tutar; ahlak ise bu güzelliği çevreye yayar.
Sonuç olarak; iman, ibadet ve ahlak birbirinden ayrılmaz bir bütündür. İman olmadan yapılan ibadet ruhunu kaybeder; ibadetin şekillendirmediği ahlak eksik kalır. Mümin, imanını ibadetle güçlendirmeli, ibadetini de güzel ahlakla süslemelidir. Böylece hem dünyada huzurlu bir yaşam sürer hem de ahirette Allah’ın rızasına kavuşur.
Sözlerimizi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in gönüllere huzur veren duasıyla tamamlayalım: “Allah’ım! Senden, güzel ahlakla süslenmiş sağlam bir iman ve ebedi kurtuluşa ulaştıracak ameller istiyorum” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/321). Bu duanın bizlere rehber olması, hayatımızı anlamlı kılması ve ahiret yurduna hazırlıkta yolumuzu aydınlatması dileğiyle...