Çağdaş bir kent diyoruz. Kendi kendimize övgüler düzüyoruz.

Peki, gerçekten çağdaş mıyız? Bu soruya hiç eğilmeden, bükülmeden yanıt verelim.

Çağdaş falan değiliz.

Kendi kendimize yankı odalarda söylediğimiz avuntularımız.

Elbette, sanat merkezleri, müzelerden, büyük park alanlarından, tramvaydan bahsetmiyorum.

Bahsettiğim insanlarımız.

Ne kadar çağdaşız?

Vandallar yine iş başında: Şehrin estetiğini bozuyorlar

Odunpazarı’ nda tarihi duvarlara izinsiz yazılan yazılar, hem görsel kirlilik yaratıyor hem de bölgenin kültürel dokusuna zarar veriyor. Mahalle sakinleri, bu tür eylemlere karşı daha etkin önlemler alınmasını istiyor

Eskişehir Odunpazarı bölgesinde bulunan ve zamanla harabeye dönen eski yapıların duvarları, izinsiz yazılan yazılar ve karalamalarla dikkat çekiyor. Mahalle aralarındaki boş duvarlara sprey boyalarla yazılan yazılar hem görsel kirlilik oluşturuyor hem de kamu düzenini bozuyor. Yıpranmış taş duvarlara yazılan çeşitli notlar, imzalar ve semboller, tarihi dokunun bulunduğu bölgede estetik açıdan olumsuz bir görüntü oluşturuyor. Şahsi mesajlar içeren yazılar, hem bireysel alan ihlali anlamı taşıyor hem de kamusal alanın izinsiz kullanılmasına örnek teşkil ediyor

Bakalım sokaklarımıza, caddelerimize, çıkın, kaplı pazaryerlerimize. Keyfi yapılan araç sokağı işgal eden, pazarcı kamyonetlerine. Bakın şehrin temizliğine.

Trafiğine.

Ne kadar sorumsuzluk varsa gözünüze çarpar.

Çağdaş şehirmiş?

Hade hade! Bırakalım bu hikâyeleri.

Şehirde yaşamanın ne olduğunu bilmeyen insanları vandallıklarına her gün şahit oluyoruz.

Kurallara uymama gibi bir geleneksel alışkanlıklarımız var. Baksanıza porsuğun o güzelliğine. Bir de övgü ile söz ettiğimiz gençlerimize.

Çimlerin üzerinde yayılmışlar keyf yapıyorlar.

Eyvallah!

Çekirdeklerini almışlar çıt, çıt, çitliyorlar.

Hem de çekirdek çitleyen Eşek heykelinim yanında. Eşekten bile utanmıyorlar. Yeni nesil böyle. Malzeme bu.

Haberler yağıyor.

Her gün binlerce haber. Birde bunun sosyal medyası var. Her şeyden haberdar olmak. Adamı hasta eder.

Filmi 50 yıl gerisine saralım.

Manşete taşınan haberlerde bozuk kaldırımlar, bozuk yollar, çöpler vardır. Araçların kaldırımları işgalleri vardır.

15 dakika yağmur yağmaya görsün. Her yer gölet manzaralı..

Bu güne bakalım aynı sorunlar devam ediyor.

YENİGÜN GAZETESİNDE MANŞETE TAŞINAN BİR HABER

Eskişehir' de kaldırım sorunu her geçen gün artıyor!

Eskişehir’deki bu kaldırımın durumu, hem yayaların güvenliğini hem de kent estetiğini olumsuz etkiliyor.

Vural Sokak bir örnek.

Kaldırımları zaten işgal altında. Yap, boz. Biri yapar biri bozar. Birde, LÜKS araçları ile sokağa girmeye çalışan hanzolar var.

Sonradan görme Vandalların bir araya geldiği, vergisiz kazançların döndüğü mekânlar. Ama ilginç olan, bu sokağa bile işletme sahipleri sahip çıkamıyorlar.

İnşaat atıkları, kırık taş parçaları ve temizlik ekipmanları gelişigüzel şekilde bırakılmasıyla birlikte, insanların geçişi neredeyse imkânsız hale getiriyor.

Birde istiklal mahallesi ara sokaklarda kafelerin masa sandalye işgaller var ya. Vallahi kaldırımlardan geçmek mümkün değil.

Aradan surviver gibi zıplayarak geçiyorsun. Şaftı kayık insanların bön bön bakması yok mu? Sanki neden buradan geçiyorsun, başka yer yok mu diye bakan gözleri.

Onlara da tırt oluyorum.

Çöp kovaları ortada… Kaldırımlar bozuk. Gözünü on dört açacaksın. Maazallah yanlış bir adım atarsan sonrasını görürsün.L4+L5 de tık sesini duyarsın!

Aman dikkat!.

Bu sokağa, sözde sanat sokağı projesi olarak kim düşünmüşse iyi halt etmiş. Sivri akıllı. Tabi bu işten nemalanan birileri oldu. Bu gün organize meyhaneler, bölgesine dönüşmüş.

Bunların kim olduğunu kamuoyu biliyor. Avanta ekonomisinin döndürüldüğü mekanlar..

Adama ilk önce hoş geldin derler. Sonra yazar kasanın başına gittiğinizde heybenizdeki turpuna baktırırlar. Güzel bir kese atarlar.. Buralarda fiyat kontrol yoktur. Adama kol böreği yedirirler, sonra kapıdan da yallah!

Bari kaldırımlarınıza sahip çıkın.

Sanatçı bu sokaktaymış? Hey Allahım dedim. Bunlar sanatçı ile zanaatçı arasındaki farkı da bilmiyorlar!.

Mesele lingo lingo şişeler haydi eller havaya, sanatını arz etmek olunca!

ESKİBAĞLARIN HALİ İÇLER ACISI..

Tepebaşı belediyesinin zamanında oy uğruna, rant uğruna yaptığı yanlış imar hatalarının bedelini bu gün çekiyoruz.

Eskibağlar’ da tam teşekküllü kaldırım işgali var. Birçok Mahalledeki birçok sokakta araçlar, yaya yollarını adeta otoparka çevirmiş durumda. Zaten dar sokaklar var. Bir de kaldırımlara konan dubalara rağmen park eden araçlar yüzünden yayaların geçişi neredeyse imkânsız hâle geliyor.

Belediyelerin yetkisinde olan bir yerler için çözüm bulunabilmiş değil. İmar planlarında daha önce OTOPARK olarak belirlenen yerler yapılan plan değişikliklerle imara açılıvermiş..

Zaten, 25 seneden beri plan değişiklikleri itina ile devam ettiriyorlar. Vatandaş ne yapsın?

Tepebaşı belediyesin yaptığı bir kapalı otoparkı bile yok!.

BİR KÜP ALTIN.

- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!

- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.

Ama bir gün bir Kayserili gelmiş;

- Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!

Uyanık Kayserili.