Kasım ayının ikinci haftasındayız…
Bu günlerde Eylül’ün tatlı serinliği, Ekim’in sarı yaprakları yerini Kasım’ın soğuk ve sisli sabahlarına bırakıyor.
Ağaçlar iyiden iyiye çıplak kalmış, rüzgârlar daha keskin esmeye başlamış, akşamlar çoktan karanlığa gömülmüştür.
Kasım, kışın habercisi olan bir geçittir aslında. Sonbaharın son günlerinde doğa derin bir uykuya hazırlanır.
Ama bizim için Kasım yalnızca bir mevsim geçişi değildir.
Kasım, hüzün ayıdır. Matem ayıdır.
Çünkü Kasım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sonsuzluğa uğurladığımız o büyük günü taşır içinde: 10 Kasım...
Saat 9’u 5 geçe her şey durur, zaman saygıyla eğilir.
Millet olarak gözlerimizde aynı hüzün, yüreklerimizde aynı minnet duygusuyla anma törenlerinde buluşuruz.
Bu yüzden Kasım ayı her yıl biraz daha buruktur; hasretle, özlemle ve vefayla doludur.
Ne acıdır ki, yıllar geçmesine rağmen hâlâ O’na dil uzatan mankurtların, O’nun sayesinde bu topraklarda özgürce konuşan nankörlerin sesini duyarız.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, Atatürk bu milletin kalbinden silinemez.
O, bir asır önce olduğu gibi bugün de yolumuzu aydınlatan ışıktır.
Facebook’ta bir iki gün önce arkadaşım Soner Çam’ın paylaştığı bir gönderi dikkatimi çekti. “Nihayet Diyanet’ten bir ses yükseldi” başlığıyla paylaşılmış bu mesajda, Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Bünyamin Okumuş’un sözleri yer alıyordu.
Okumuş, şu ifadeleri kullanmış:
“Atatürk'ü anlamaktan aciz, gafil ve hainleri kınıyorum. Burası, Atatürk'ün kurduğu bir kurumdur. Atatürk, Diyanet’i dinle ilgili doğru bilgiyi halka anlatsın diye kurmuştur. Atatürk’e rahmet okumak vefa borcumuzdur; bu borcu ödemek de birinci vazifemizdir. Atatürk, ölmez bir eser bırakmıştır.”
Ne kadar anlamlı, ne kadar yerinde sözler değil mi değerli okuyucum?
Okumuş sözlerine şöyle devam ediyor:
“Atatürk olmasa kulağınıza ezan mı okunurdu, yoksa bir kilisede vaftiz mi olurdunuz? Atatürk'ün hatıralarına ve heykellerine saldıran zavallılar! Sizin, yel değirmenlerine savaş açan Don Kişot’tan ne farkınız var?”
Bu sözlerde, Atatürk’e duyulan minnettarlığın, vefanın ve vicdanın sesi var.
Ben de içindeki Atatürk sevgisini kalemine nakşetmiş bir yazar olarak, yıllardır benzer duyguları dile getiriyorum. Dr. Bünyamin Okumuş’un bu samimi ve yürekli sözleri, adeta hislerimize tercüman oldu.
Kendisini gönülden tebrik ediyor, bu anlamlı çıkışını saygıyla selamlıyorum.
Atam,
Yaşımız ilerledikçe, tecrübelerimiz arttıkça, ülkemizin etrafında dönen oyunları gördükçe bütün yollar yine sana çıkıyor…
Senden sonra senin gibi bir lider gelmedi.
10 Kasım yalnız Türkiye’nin değil, bütün dünyanın en büyük liderlerinden birini kaybettiği gündür.
Bunun en güzel örneklerinden biri, Atatürk’ün vefat ettiği gün yaşanmıştır.
İstanbul Üniversitesi’nde ders veren bir Alman profesör, öğrencilerinin üzgün hâlini görünce dayanamaz, rektörü arar:
“Bugün ders veremeyeceğim, ne yapayım?” der.
Rektör’ün cevabı kısadır:
“Memleketinizde büyük bir adam ölünce ne yapılıyorsa onu yapın.”
Profesör’ün yanıtı ise tarihe geçecek niteliktedir:
“Bizim ülkemizde hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi.”
Ve yıllar sonra, 10 Kasım 2021, saat 09.05…
Yurdun dört bir yanında siren sesleri semaya yükselir.
Yüce Türk Milleti, Ata’sını bir kez daha saygıyla anmaktadır.
Hastanede tedavi gören yaşlı bir kadın olan Altan Teyze, refakatçisine saati sorar.
Saatin 09.05 olduğunu öğrenince yatağından kalkmak ister.
Hemşiresi telaşla engel olmaya çalışır:
“Altan Hanım, ne yapıyorsunuz? Daha iyileşmediniz!” der.
Altan Teyze ise gözleri dolu dolu, tarihe geçecek şu sözleri söyler:
“Sen hele ver şu elini bana… Şimdi kalkmazsak, başka ne zaman kalkacağız?”
Odaya siren sesleri dolarken, o yaşlı kadın pencereye kadar yürür, dışarıda saygı duruşunda bulunanlarla birlikte gözyaşları içinde Ata’sına hürmet duruşuna geçer.
Çünkü Atatürk, onun için sevgi, vatan, bayrak, hürriyet ve insanca yaşam demektir.
Atam…
Işığın ışığımız, sevgin umudumuz, fikirlerin pusulamızdır.
Bizim sana olan borcumuz, senin yolundan gidecek, vatanını seven, aklın ve bilimin ışığında ilerleyen çocuklar yetiştirmektir.
Bu yıl, Atatürk’ü anma geleneğine anlamlı bir katkı da Kocaeli Valiliği’na bağlı İl Müftülüğünden geldi.
İl Müftülüğü 10 Kasım günü Kocaeli genelindeki tüm camilerde Atatürk için Mevlid-i Şerif okuttu.
Bu, hem manevi bir vefa göstergesi hem de milletimizin ortak değerlerine sahip çıkmanın en güzel örneklerinden biridir.
Bu kararı alan Kocaeli Valiliği ve İl Müftülüğü’nü yürekten tebrik ediyorum.
Dilerim bu güzel uygulama, önümüzdeki yıllarda tüm yurtta hayata geçirilir.
Bunu protesto eden yobaz, nankör ve vefasız bir grup aklınca bu kararı protesto etmiş. Vatansever Kocaeli halkı bu soysuzlara gereken cevabı vermiş.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun Atam.
Sonsuz minnet ve saygıyla…
.