Genel anlamıyla kültür, bir toplumun tarih boyunca oluşturduğu ve kuşaktan kuşağa aktardığı maddi ve manevi değerlerin bütünüdür. Bu değerlerin başlıcaları: Ahlak, dil, din, düşünme ve yaşama biçimi, gelenek ve görenekler, giyim kuşam, hukuk, örf ve adetler, sanat, yeme içme alışkanlıkları … vb.dir
Kültür, bir toplumu diğerlerinden ayıran kimliğini oluşturur. İnsanların nasıl düşündüğünü, davrandığını, neye değer verdiğini belirler.
Kültür, bir milletin ortak hafızasıdır.
Türk milletinin kültür değerleri, tarih boyunca şekillenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılan ve toplumu bir arada tutan maddi ve manevi unsurlardır. Bu değerler, hem bireysel hem sosyal hayatta önemli yer tutar. Kültür değerlerimizden bazıları: Aile bağları, dil ve edebiyat, dinî ve manevî değerler, gelenek ve görenekleri, görgü kuralları, misafirperverlik, sanat ve el sanatları, saygı ve sevgi, vatan, millet ve bayrak sevgisi, yardımlaşma ve dayanışma …vb.dir.
Kültür emperyalizmi, güçlü bir ülkenin kendi kültürünü, değerlerini, hayat tarzını ve medya unsurlarını başka toplumlara dayatarak, onların yerel kültürlerini zayıflatması veya dönüştürmesidir. Bu süreç genellikle medya, popüler kültür, eğitim ve ekonomi yoluyla dolaylı olarak gerçekleşir. Sonuçta yerel kültürler geri planda kalabilir ya da tamamen yok olabilir.
Popüler kültür, geniş halk kitleleri tarafından benimsenen ve günlük hayatta sık karşılaşılan kültür öğeleridir. Müzik, televizyon dizileri, sinema filmleri, moda, internet akımları, sosyal medya içerikleri gibi unsurlar popüler kültüre örnektir.
Genellikle eğlenceye dayalı, hızlı tüketilen ve kitle iletişim araçlarıyla yayılan bu kültür, toplumun belli bir dönemindeki ilgi ve eğilimlerini yansıtır.
Popüler kültür, zamanla değişebilir ve toplumun genel beğenisine göre şekillenir.
Kültür erozyonu, bir toplumun kendi gelenek, görenek, dil, değer yargıları ve hayat tarzı gibi kültürel özelliklerinin zamanla zayıflaması, bozulması veya yok olmasıdır.
Bu durum genellikle dış kültürlerin etkisiyle, bilinçsiz taklitçilikle ya da modernleşme sürecinde geleneksel değerlerin terk edilmesiyle ortaya çıkar.
Kültür erozyonunun sonuçları arasında kimlik kaybı, toplumsal bağların zayıflaması ve özgünlükten uzaklaşma gibi olumsuzluklar sayılabilir.
Bir toplumun geçmişle kurduğu en sağlam bağ kültürüdür. Dilinden yemeklerine, düğününden yasına, giyiminden oyunlarına kadar her şey, o milletin tarih boyunca biriktirdiği tecrübenin ve ruhun yansımasıdır.
Ne yazık ki bu bağ, son yıllarda hızla zayıflıyor. Bir zamanlar köy odalarında anlatılan hikâyeler, yerini yabancı dizilerin repliklerine bırakıyor. Bayram sabahları kapı kapı dolaşan çocukların yerini, telefon başında oyun oynayan çocuklar alıyor. İşte bu, kültür erozyonudur.
Peki bu erozyon kendi kendine mi oluyor?
Hayır. Bu sürecin en büyük nedeni, adına ‘kültür emperyalizmi’ dediğimiz, ince ama etkili bir kuşatma biçimidir.
Hollywood filmleriyle şekillenen bir gençlik, kendi halk ozanını, kendi masal kahramanını tanımadan büyüyor. Amerikan kahvesi her köşe başında satılırken, közde Türk kahvesi göz ardı ediliyor.
Kültür emperyalizmi, sadece bir başka kültürü tanıtmak değildir. Asıl mesele, o kültürün ‘üstün’ gösterilmesi ve bizim kültürümüzün ‘geri’ ya da ‘demode’ algılatılmasıdır.
Gençlerimiz geleneksel kıyafetleri sadece ‘kıyafet balosu’ için giyiyor, halk oyunlarını yalnızca yarışmalarda öğreniyor. Bayramlar sadece tatil anlamına geliyor.
Yerli olan, eski; yabancı olan, yeni ve cazip geliyor maalesef.
Bu gidişat, bizi kendimizden uzaklaştırıyor.
Kendi atasözlerimizi unuturken, yabancı deyimleri kullanır hale geliyoruz. Oysa kültür sadece geçmişe ait bir hatıra değil, geleceğe yön veren bir pusuladır.
Kültürünü yitiren bir millet, kimliğini de zamanla kaybeder.
Çözüm var mı?
Elbette. Önce farkında olacağız. Sonra da kendi kültürümüze sahip çıkacağız. Yalnızca müzelerde saklamak değil mesele. Yaşatmak. Mutfağımızda, dilimizde, düğünümüzde, türkümüzde…
Torunlarımız bizim nelerle güldüğümüzü, neyle eğlendiğimizi, nasıl giyindiğimizi bilmeli. Televizyonlarda kendi hikâyelerimiz anlatılmalı. Okullarda sadece akademik başarı değil kültür birikimleri de önemsenmeli.
Kültür emperyalizminin etkisiyle kültür erozyonu kaçınılmaz olabilir. Ama bu, boyun eğilecek bir kader değildir.
Direneceğiz Direnmek, kendimize dönmekle başlar. Çünkü kültür, sadece geçmişin değil geleceğin de sigortasıdır.
Kültürümüzün sessiz kaybına duyarsız kalmayalım aman.