Haftaya enflasyon oranlarıyla başladık ve TÜK enflasyonu zorla da olsa yüzde 2.55 civarında açıkladı.
Böylelikle bir önceki ay açıklanmış olan yıllık enflasyonun bir parmak altına düşerek anlamlı bir marifet gösterdi diyebiliriz.
Fakat bu tip açıklamalar vatandaşların enflasyonun düşüşü ile ilgili beklentilerini açıkçası öldürüyor. Çünkü vatandaşlar içtikleri kahveden, pazardan aldıkları sebze meyvelerden, marketten aldığı ürünlere, internet ücretinden, ulaşıma kadar her türlü fiyat artışları ile TÜFE’ nin rakamlarının hiç uyuşmadığını gayet iyi görüyor.
Gelinen noktada İstanbul Ticaret Odası'nın ve TÜİK' in rakamları da birbirinden şaştı ve ayrıştı. Alternatif endekslerden hiç bahsetmiyorum. Onların zaten resmi enflasyonun neredeyse iki katı üzerinde seyrettiğini de biliyoruz.
Şimdi hala cep telefonunum dan bana, hoş geldin faizi %45 yok hoş geldin faizi %47 diye mesaj geldiğine göre TÜFE oranlarının finans kesiminde de inandırıcılığı kalmamış durumda diyebiliriz.
45 diyor, 47 diyor işte. Yani böyle bir sene devam etse yani bunun vatandaş tüketici kredisi kullanırsa ödeyeceği bedel Yıllık bileşikleri en az % 86 oluyor. Birleşiği farklı noktalara giden kredilerde var…
DENİZ BİTTİ
Onun için piyasalar da senetler, çekler patladı. Konkordatolar, iflaslar arttı.
Şimdi hane halkı beklentisi %54 civarında. Dolayısıyla bu seviyedeki faiz bile aslında kimseyi tatmin etmiyor. Dolayısıyla herkes şunu soruyor. Eskiden doları soruyordu.
Sormuyorlar. Altın ne olacak? Yok, gümüş ne olacak? Falanca hisse senin ne olacak? Bilmem ne fonu çok gitmiş. Alalım mı vesaire. Tabii insanları anlamak lazım. Çünkü kimse hani programın doğru gittiğini düşünmüyor. Zarar verici taraflarında her gün konuşuyor.
Bir tek kişi destekliyor programı. O da Sayın Bakan Şimşek. Fakat durumun riskli olduğunu anlamış. O da bugün şöyle dedi. “Vergi ve diğer kesintilerdeki artışlar var. Onları diyor enflasyona uyumlu hale getirebiliriz” dedi. Getiririz demedi. Getirebiliriz dedi ama yeniden değerleme oranlarına bakıyoruz. 2026’ nın %16 enflasyon hedefinin çok ama çok üzerinde.
ŞİMŞEK DUYUNU UMUMİYE REİSİ GİBİ DAVRANIYOR
Dünyayı elinde çantayla dünyadaki mali piyasa merkezlerini dolaştı
ama eli boş döndü. Çünkü kimse bu kritik ortamda yatırım yapmaya gelmeye, niyeti yok. Gelen “carry trade” yapanlar.. Yani kendi ülkelerinden aldıkları ucuz kredileri, buraya getirilerek bankaları fonluyorlar. Giderken de, dolar bazında fakirin sofrasından yemeğini çalıp gidiyorlar.
Buna yerli ve milli olduğunu söyleyenler yağmur yağıyor, Arap kızı gibi camdan bakıyor..
Sonra ne oluyor? AKP kalkıyor bizlere yerliyiz, milliyiz diyerek palavralar sıkıyorlar.
Yersen! Politik pazarında..
KREDİBİLİTESİ VARMIŞ
Başka, Sayın Şimşek'in uluslararası kredibilitesi var. Eğer o giderse işte piyasalar altüst olur. O yüzden uluslararası kredibiliteye sahip bir başka muhafazakâr isim kim olabilir vesaire diye düşündüler. Piyasaya Ali Babacan’ın ismi vizyona sokulmaya çalışılıyor..
O da bunu fırsat bilerek verdiği ilk demeçte’ de CHP’ ye veryansın ediyor ekranlarda. AKP ye bir yandan yeşil ışık yakarken, bir taraftan da CHP sözde ayar veriyor.
Aslı rücu etmeye başladı bile. Ülke bu halde ise, senin döneminde üretime değil, tüketime yönelik bir modelin benimsendiğini hatırlatmak istiyorum. Tüketici toplum olduk ey! Ali Babacan senin hiç mi suçun yok. Bu düzen senin eserin değil mi?
AKP’nin isimlerinin hiç biri yerli ve milli değil. Bunların ipleri ya Amerika, ya da Londra’ya bağlı. Bir gün gerçeği bu imitasyon muhafaza-kârlar da öğrenecek..
SANAYİMİZDE ÇARKLAR KOLAY DÖNMÜYOR
Ama şunu söylemek istiyorum. Yani bu 102 yıllık cumhuriyet tarihimizde kimler geldi, kimler geçti? Dolayısıyla kimseye bu kadar büyük bir önem verilmesini doğru bulmuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kıymetli evlatları var. Görev zamanı geldiğinde giderler ama, önce şartları belirleyerek ve deklare ederek görev alırlar.
SANAYİMİZ CAN ÇEKİŞİYOR...
Sanayisizleştirme politikaları uygulanıyor..
Aman ben o koltuğa oturayım da ne olursa olsun diye gitmemeleri lazım. İşte bugünkü sonuç bu mantığın eseridir.
Bir önceki ekonomi yönetimini irrasyonel olarak ifade eden Şimşek ve ekibinin ülkeyi getirdiği nokta ortada. Muazzam bir sanayisizleşmenin eşiğine geldik.. Bunu organize sanayi bölgesinde üretim yapanlar her saat bunu yaşıyorlar.
Can suyu lazım ama, onun da bir maliyeti var. Adı var kendisi yok..
Kobiler tam çıkmazın içine girdik diyorlar.
İhracatçı zaten çok sıkıntılı.
Herkes şikâyetçi namuslu sanayiciler, namuslu iş insanları. Her şeyleri kayıt altında ve artık tolerans sınırını geçtiğini söylüyorlar. Şimdi bu ekip kendilerini rahmetli Kemal Derviş ile özdeşleştirmek istediler. Yani en büyük eksikleri teknik bilgi değildi.
EMPATİ YOKSUNU BUNLAR
Teknik ve teorik yaklaşımları tartışılır ama yetersiz değildi. İşin gerçeği empati yoksunu ve pratik gerçeklerden uzak söylemleri ile ağızlarından çıkan iddiacı cümlelerin isabetsizliği sebebiyle gözden düştüler ve güven kaybettiler. Yani malumatları kadar marifetleri olsa bence bu sonuçlar yaşanmayacaktı. Dolayısıyla göreve gelecek olan arkadaşlar benim bu söylediklerimi bir kere bir düşünsün.
Malumat iyidir. Marifet ondan daha iyidir..
Çünkü marifet iltifata tabidir. Bir geçmişin fragmanlarına göz atalım. Ali Babacan, Mehmet Şimşek için neler neler söylemişlerdi. Onlar yüzlerine tükürdüklerini bu gün yalıyorlar.
Hoş geldiniz faizi çekiyorlar.
Duymadım... Efendim... Dün dünde mi kaldınız dediniz ...
Dün dündür bu gün bugün da... o zaman durmak yok! MUZ’ u soymaya devam mı?
Ülke bu soygunculardan, haydutlardan kurtulmadıkça hiçbir şey düzelmez..