İl Müftü Yardımcısı Fatma Adsoy'un yazısı...
Camiler, ismi gibi toplayan, bir araya getiren, arınma, tezkiye, tefekkür ve manevi yükselme mekanlarıdır. Camiler yaşamın nirengi noktası olan ilim merkezleridir. Aynı kubbenin altında her türlü farklılığı eriten sosyal hayatın birtakım ihtiyaçları ile yaygın din eğitiminin sahih ve sağlam esaslar üzerinde en kapsamlı bir şekilde yapıldığı mekanlar olması hasebiyle de hayati bir fonksiyona sahiptir.'…Dünyanın en değerli nimetinin saliha kadın' (Müslim, Rada, 64) olduğunu ifade buyuran Sevgili Peygamberimizin getirdiği din, cinsiyete değil insiyete odaklıdır. İslam, kadın ve erkeği insanlık ailesinin bir parçası olarak, biri olmadığında diğeri yarım kalan bir bütün, huzurlu bir hayatın tesisi ile birbirine veli, dost, eş kılmıştır. Hilafet tacını her ikisine de giydirerek yeryüzünün imar ve inşasıyla kulluk emanetini beraberce yüklemiştir. Bu emaneti tac eden, üç büyük mescidin hizmetiyle toplumlarının inşasına değer ve güç veren üç kıymetli kadın misali… Issız çöllerde yapayalnız, yavrusuyla Kur'an'da ilk yapılmış beyt olan Kabe'nin (Al-i İmran, 3/96) inşasında teslimiyetin sembolü Hz. Hacer, semavi dinler tarafından kutsal kabul edilen ulu mescid Beytü'l-Makdis'in hizmetine adanan Hz. Meryem, ilim ve ibadette Mescid-i Nebevi'yi mesken tutan Hz. Aişe…
Kendisine gelen vahyi kadın erkek ayrımı yapmaksızın herkese ulaştırmakla görevli Sevgili Peygamberimiz'in yaşadığı dönemde kadınların gerek ibadet ve ilim mekanı, gerekse sosyalleşme alanı olarak camiden istifade etmesi, son derece yaygındır. O, eşleri, kızları, torunları ve genelde tüm sahabe hanımlarını kuşatan bir şefkat ve merhamet kaynağı olarak 'Allah'ın kadın kullarını Allah'ın evlerinden alıkoymayın' buyurarak (Buhari, Cuma, 13) çağları aşan mesajıyla seslenmektedir tüm zamanın insanlarına. Kadınların ilim hayatına aktif olarak katıldığını gösteren en güzel örneklerden biri camilerdeki eğitim öğretim faaliyetleridir. Onun döneminde kadınlar, Mescid-i Nebevide tertip edilen sohbetlere, kutlamalara katılır, vakit namazları için cemaate düzenli olarak gelirlerdi. Toplu bir eğitim vasıtası olan Cuma hutbeleri ve namazı ile huzur buluyor, Ümmü Hişam bnt. Harise gibi 'Kaf suresini, her Cuma hutbede okurken, bizzat Rasulullah'ın ağzından ezberledim.' (Müslim, Cuma, 52) diyebiliyordu. O, bir defasında mescidinde kılınan namazın ardından, kalabalığın kapıda bekleşerek kadınları rahatsız etmesini engellemek için erkek cemaati bir süre oturtan ve çıkmak isteyen hanımlara öncelik tanıyan bir Peygamberdi. Kadınlar özel hayatlarına dair soru ve sorunlarını ona danışırdı. Temel insani haklarını kullanarak hayata dahil olan kadınlara engel olmuyor, onlardan sadece toplum içinde itibarını zedeleyecek davranışlardan uzak durmalarını istiyordu. Peygamberimiz kadınların eğitilmesini ve eski hatalı davranışlarından arınmalarını çok önemsiyor, onları bizzat uyararak engellemeye çalışıyordu. Okuma-yazma ve ilimle meşguliyet konusunda da onları teşvik ediyor, İslamiyet'ten önce okur yazan olan Şifa bnt. Abdullah, Hz. Hafsa'ya okuma yazma öğretmişti. Hz. Aişe, Ümmü Seleme, Kerime bnt. Mikdad… ve daha niceleri okuma yazma bilen sahabelerdendi. Yine pekçok sahabi hanım, Rasulullah'tan hadis rivayet edenler arasında idi. Bunların dışında Sevgili Peygamberimizin hanımları başta olmak üzere ilim sahibi kadınlar, diğer hanımlara hocalık yaparak eğitim faaliyetinde bulunuyordu.
Üzülerek ifade etmek gerekir ki mescide müdavemet, Allah Rasulünün ahirete irtihalinden günümüze kadar çeşitli sebeplerle git gide azalan bir alışkanlıktır. Kadını bu mekanlardan uzaklaştırmak, tüm bu fonksiyonların yararlılığından da uzaklaştırmaya sebep olmaktadır. Peygamber Efendimizin asrı saadette yeşerttiği ebedi irfan ve hakikat ölçülerini tüm insanlığa takdim etmek üzere tam da burada Hz. Peygamberin mescidinde olduğu gibi imkan nispetinde cemaatle namaza katılmak, cuma günü namaza katılmaya çalışmak, hutbe dinleyip, vaaz programlarına iştirak ederek güncel ve doğru bilgi ile uzun vadede olumlu bir kazanım ve anlamlı bir bilgi birikimine vesile olacaktır. Bugünün kadınlarının 'Allah'ın adının çokça anıldığı' (Hac, 22/40) bu mekanların zahiren ve batınen imar ve hayat bulmasında, onun bir parçası olmasında bu role ne de çok ihtiyacı vardır.
Günün Duası:
'Allah'ım! Bildiğin her zararlı şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Bildiğin her hayırlı şeyi senden istiyorum. Bildiğin her günah için bağışlamanı diliyorum. Sen gizli olan şeyleri en iyi bilensin.' (Tirmizi, Deavat, 23)
Her zaman dua yapılabilir mi, özel dua yapma vakitleri var mıdır?
İslam dinine göre dua için mutlaka uyulması gereken özel bir zaman ve mekan tahsis edilmiş değildir. Her yerde her zaman dua edilebilir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, 'Akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde, Allah'ı tesbîh edin (namaz kılın). Göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.' (Rum, 30/17-18) buyurularak, ibadet ve duanın gün içine yayılmasının önemi vurgulanmıştır. Bununla birlikte Kur'an ve hadislerden anlaşıldığına göre gece seher vaktinde yapılan dualar daha makbuldür (Tirmizî, Deavat, 80). Âl-i İmran sûresi 16-17. ayetlerde cennetlikler şöyle müjdelenir: '(Onlar) 'Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru' diyenler; sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah'tan) bağışlanma dileyenlerdir.' Bir başka ayette de şöyle buyurulmuştur: 'Onlar, geceleri az uyurlardı. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.' (Zariyat, 51/17-18)
Ramazan gecelerinde, Arafat vakfesinde, gece vakitlerinde, ezan okunduğu ve kamet getirildiği sıralarda, farz namazların sonunda yapılan duaların kabul edileceği hadis-i şeriflerde beyan edilmiştir (Müslim, Salatü'l-müsafirîn, 166; Tirmizî, Deavat, 80, 139; İbn Mace, Sıyam, 48).