Zafer Çatel

Seçim yasaklarına uyacağız...

Elbette...

64 milyon seçmen dün sandık başına gitti...

Çıkacak sonuç bir bakıma Erdoğan için referandum niteliğinde olacak.

21 yıllık AKP iktidarından memnun mu, değil mi?

Oylamanın aslı bu.

Sandıklar açılınca anlayacağız.

En merak ettiğimiz konulardan biri budur.

****

Erdoğan’ın karnesi de sandığa yansıyacaktır.

Bir seçimden çıkıyoruz, diğer seçimlere kadar yine seçim konuşuyoruz..

Buna da bir çeki düzen getirmek gerekli..

Türkiye enerjisini boşa harcıyor..

Belki bu kez seçmen ders verir..

Palavralara son!

*****

Her seçim öncesi bütün partiler yeni bir ANAYASA söylemlerinde bulunur. Bitmeyen senfoni gibi.  Bir türlü eli ayağı düzgün anayasa yapmayı beceremeyiz.

Uzlaşamıyoruz.

Demokratik bir anayasa yapmayı beceremedik.

Sadece konuşuyoruz.

****

Seçimlere giderken yeni bir seçim yasası ile gidiyoruz.

İttifaklar da artık seçim barajı sorunu yok ama seçim çevresi barajı sorunu var.

D- HONT sistemi uygulanacak.

Milletvekilliğinde, kendi listesi ve logosu ile giren partiler seçim çevre barajını geçmek zorunda..

Geçemeyen milyonlarca oy çöpe.

Milli irade?

Ucube sistem dediğimiz buydu.

Çözüm çok basit.

Dar bölge seçim sistemi.

Bütün sorunları temelden çözer.

Amma velakin çok yazdık, çok konuştuk anlattık..Kimsenin işine gelmediği demokrat geçinenleri bile yan çizerler..

Genel başkanların işine gelmediği için bunu yapmazlar.

Bırakın millet kendi vekilini seçsin..

Olamaz...

Sözde demokratlar.

Genel başkanlar diktatör.

Neymiş ileri demokrasi?

****

Seçim süresince sert tartışmalardan bıktık vallahi. Ne o yahu. Hakaret, küfür, iftira seçimlere hâkim dil oldu. Böyle bir üsluba hiç tanık olmadık.

Bütün etik değerler çiğnendi.

Siyaset şirazesinden çıktı.

Ecevit-Demirel kavgaları bile bunların yanında çok entelektüel kalıyor.

En fazla hökömatın başı derdi.

Nerede kalmıştık?

****

Muharrem İnce’ CEEE HAA PEEE DEEEN ayrılıp, memleket partisini kurmuştu…

İvmeyi yakalamıştı.

Gençler ve Atatürkçü eksime hitap etmişti.

Ne sağ, ne sol Atatürk’ün yolu demişti.

Tik tokla durumu idare ediyordu.

Demokratik bir yarışa girdi. Elitistler dediler ki çekil.

Çekilmedi.

Görünmeyen, ancak bilinen bir görünmeyen bir el,  yani profesyonel korsan-montaj bir kaseti tedavüle sokuverdi..

Böyle bir kasetin sürüleceği bir ay öncesinden herkes tarafından biliniyordu..

Sonra, iftiralara dayanamadı ve anlamlı bir açıklama ile çekildi.

Gereğini yaptı...

Bir de, ona gereği yapanlar vardı.

Kumpasçılar...

Kasetlerle, Türkiye dizayn ediliyor… Şantajların cirit attığı, itibar suikastların yapıldığı bu ortamda gel de siyaset yap.

Seçimlerden sonra belli olur.

Devlet biliyor bu kumpasçıları. Muharrem İnce’ de biliyor..

Zira bunların önemli bir bölümü yazar, çizer takımı,anket firmalarının profesyonel trolleri.

Şimdilik noktalayalım.

*****

Kim kazanacak* dersiniz yazamayız.

Bu gün yasak.

O halde sonuçları bekleyelim.

Kim kazanırsa kazansın...

Türkiye yeni bir yolculuğa başlayacak.

Ya yüzyıl, yadaTürkiye’nin 2.yüzyılına merhaba diyecek...

Köprüden son çıkış...

Köprüden geçirecek olan Millet iradesi.

*****

Parlayan yıldızlar çıkacak... Gelecekte rol alacak.

Ekrem İmamoğlu ve Sinan Oğan ve Erkan Baş...

 İmamoğlu, istikbali parlak bir genç.. Sahne sanatçısı iyi bir demagog, şovmen hatip. Sahneyi iyi kullanıyor. Stabil değil.

Eh popülaritesi de var...

Maşallah.

*****

Fakat durun hele... Pazar günü şu İstanbul sandıklarından çıkacak rakamı bir görelim.

Dünya dönüyor kim ne derse desin

İmamoğlu’nu ilgilendirmez gibi gözüküyorsa da bence yol haritası büyük çapta oraya bağlı. Herhalde beni hatırlarsınız.

ESKİŞEHİR

Seçim kampanyasında gördüğümüz en renkli, en süslemeli... En canlı, en neşeli, en kıpır kıpır, hareketli KAMPANYA GÖREMDİK..

Sade,cümbüş yok,ses, gürültü yok. En kavgasız gürültüsüz şehir... Eskişehir.

Partili adaylar koşturdular.

Gördüğüm şu...

AKP’nin adayları koşturdular.

CHP’nin adayları koşturdular.

İYİ parti adayları koşturdular.

Halkın sorunlarını dinlediler...

*****

TV çıktılar.

Billboardlarda görsellerini koydular.

Basın toplantılarında kimi detaylı kimi sade kendilerini anlattılar.

Ellerinde sözde anketler var.

Seçim sürecince herkes, yemeğindeydi.

Sosyal hayat aktı. Lükslokantalar, bahçelieğlence yerleri dolu.

Kafeler dolu...

Boş masa bulamadık.

Yarın seçim var ya.

Bana sorarsan kendi doğallığında seyretti.

Gözler sandıkta..

Saat 17’ den sonra sandıklar açılacak ve oy’lar sayılacak.

Hereksin sorduğu soru şu

Kim alacak?

Pazar günü şu sandıklarından çıkacak rakamı bir görelim. Türkiye’nin kaderibence yol haritası büyük çapta oraya bağlı.

Onun için BEKA sorunu oldu.

 “Saray’da oturmam” Çankaya köşküne taşınacağım diyen Bay kemal mi? Yoksa külliyede oturmaya devam mı?

Karar vakti.

Olmazsa bir daha seçim.

Bir bakmışsın hem yerel hem genel seçim.

Olmaz olmaz demeyin.

Burası Türkiye olur olur bal gibi olur.

Yurttaşlık görevini yaptık.

Baharlar mı gelecek, yoksa bi daha mı kazanacak?

Sandıklar açılınca tabloyu göreceğiz.

Sandıkları gezdim. Katılım çok yüksek olacak. Sakin geçen bir seçim.

Hayırlı olsun.

****

İNSANA OY VERİN, İNSANA!

1970'li yıllarda bazı parti logoları hayvan figürleri içermekteydi.
Adalet Partisi: Kır at... Güven Partisi: Koyun... Milliyetçi Hareket Partisi: Üç hilal, ama partinin en önemli destekçisi durumundaki Ülkü Ocakları'nın amblemi Bozkurt...
Hangi partiydi hatırlamıyorum ama o yıllarda bir partinin ambleminde de, elinde kürekle çalışan bir insan resmi vardı. O partinin genel başkanı radyodan seçmenlere şöyle seslenirdi:
"Değerli vatandaşlarım; Yok atmış, yok koyunmuş, yok kurtmuş bırakın bu hayvanları yahu! İnsana oy verin, insana!..."

*****

Not yazı saat 15. 50 de yazılmıştır.