Son dönemlerde en sık duyduğum cümlelerden biri şu: “Başlıyorum ama bir türlü bitmiyor.” Kimi bunu yarım kalan kitaplar için söylüyor, kimi projeler için, kimi ise yıllardır ertelenen hayaller için… Ama hepsinin işaret ettiği ortak bir gerçek var: Zihinsel dağınıklık.
Modern yaşam, farkında olmadan hepimizi parçalara ayırdı. Aynı anda çalışıyor, sosyal medyada dolaşıyor, mesajlara yetişiyor, bir yandan da yarının planını yapıyoruz. Düşüncelerimiz sanki gelişigüzel üst üste yığılmış dosyalar gibi; hangisine dokunsak diğerleri üzerimize devrilecekmiş gibi hissediyoruz. Bu karmaşada bir işi tamamlamak, çoğu zaman tahmin ettiğimizden çok daha zor hâle geliyor.
Zihinsel dağınıklığın en tehlikeli yanı, insanın kendine duyduğu güveni yavaş yavaş aşındırması. Bitiremediğimiz her iş, içimizden küçük bir parçayı alıp götürüyor. “Yetiştiremiyorum, odaklanamıyorum, yine yapamadım…” Bu cümleler önce günlük bir şikayet gibi başlıyor, sonra fark etmeden zihnimizin kalıcı sesine dönüşüyor. Oysa sorun çoğu zaman kapasitemizde değil; zihnimizin taşıdığı yükte.
Başlamak kolaydır; asıl mesele devam edebilmektir. Dağınık bir zihin, tıpkı eşyaların her köşeye saçıldığı bir oda gibidir. İçeri girersin ama nereye basacağını bilemezsin. Adım atarsın ama ilerleyemezsin. Elinin uzandığı her şey oradadır ama hiçbirine gerçekten ulaşamazsın.
Üstelik hiçbir şeyi bitirememek, sanıldığının aksine her zaman tembellikten kaynaklanmaz. Bazen fazla yorulmuş olmaktan, bazen gereğinden fazla düşünmekten, bazen de sürekli stres altında yaşamaktan doğar. Yani görünmez ama ağır bir yükten.
Peki çözüm nedir? Belki de önce kendimizi yargılamayı bırakmak… Zihinsel dağınıklık bir zayıflık değil; çağın bize dayattığı hızın yan etkisi. Kendimize biraz nefes alanı açmayı öğrenmek zorundayız. Her şeyi aynı anda yapmaya çalışmak yerine, tek bir işi bitirmenin huzurunu hatırlamak gerekiyor. Küçük adımlar atmak, küçük başarılar biriktirmek…
Zihnimiz gereğinden fazla dolduğunda, hayatın en basit güzellikleri bile gözümüzden kaçıyor. Bazen sadece bildirimleri kapatmak, odayı havalandırmak ya da birkaç derin nefes almak bile zihnimizi toparlamaya yardımcı olabiliyor. Ve hepsinden önemlisi: kendimize karşı sabırlı olmak.
Bir şeyleri bitiremiyor oluşumuz, başarısız olduğumuz anlamına gelmiyor. Belki de sadece yeniden düzenlenmeyi bekleyen bir zihnin sessiz işaretidir bu. Bazen yapılacak en doğru şey, o işi bitirmek değil; zihni dinginleştirecek ilk adımı atmaktır. Çünkü zihin sakinleştiğinde, hayatın geri kalanı da kendiliğinden yolunu bulur.