Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Birlik Lokantası’nda basın mensuplarıyla bir araya gelerek iç ve dış politikada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
“TÜRKİYE SIKINTILI BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR”
“Türkiye sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Bu dönemde bütün birimlerin, bütün alanlardaki insanların sıkıntısı... Bu sıkıntıları dışa vuruyor, dışa vuracak da böyle görünüyor. Ben doğal karşılıyorum. Daha pek çok iş alanındaki insan, bu tepkilerini açığa çıkaracak. Çünkü çok baskıcı bir dönemdeyiz, insanların düşüncelerini açıklayabilmesi için bir yerde patlayacaklarını tahmin ediyorum. Bu giderek çoğalabilir. O, savcıların işi. Yani ben öyle bakmadım. Ben sanki bir düşünce açıklaması diye yorumladım ama yasalara aykırı bir şey varsa da bağımsız yargının işi."
KİMSENİN, KİMSEYE KÜSMEYE HAKKI YOK
Kazım Kurt birilerinin elinden tutarak mı ilerledi sorusuna net yanıtlar verdi…
Sözleri dikkat çekiciydi. Dediklerinde haklılık payı var elbette. O günkü koşullarda CHP’de en çok engellenen isimlerden biridir KURT.
Adeta tırnaklarını kazıyarak gelmiştir. Son zamanlarda spekülasyon konusu yapılan sözlerine açıklık getirerek yanıtlıyor. CHP’ den kovulma sürecinin detaylarını da veriyor.
TÜRK SİYASET KURUMU OBJEKTİF BİR BİÇİMDE YÜRÜMÜYOR.
Düzen böyle. Cambazlık, çıkarcılık, arkadaşlık, nepotizm kol geziyor. Kurt derinleşmiş, kangren olmuş bir politik yapılanmaya bir yaraya parmak basmış..
Diyor ki; "Türkiye'de siyaset kurumu objektif ve tarafsız bir biçimde yürümüyor. Ben CHP’de onun mücadelesini yaptım. Davaları açtım. İki kere ihraç edildim. Birinde davayla geri döndüm, ikincisinde davayı da kaybettim. Dolayısıyla bu durum, ne Cumhuriyet Halk Partisi'nin o dönemki yönetiminin keyfi tutumunu doğrular ne de daha sonraki dönemde, bizim Hoca'yla beraber çalışmaya başlarken milletvekili olmamda Hoca'nın desteğini doğrular.
HOCANIN OLDUĞU YERDE “ÖN SEÇİM” OLMAZ.
Doğrudur.Akademide iken Orhan Oğuz hoca elinden tutmuştur.
Rektör seçimlerinde seçimle geldim diyebilir ama, orası bir politik makam değil ki?
Hoca geldiği makamlara seçimle hiç bir zaman gelmemiştir. O dönemlerde bürokratik egemen güçler zaten hep tepeden inme getiriliyordu..
O günkü siyasilerle arası her zaman iyi olmuş, askerlerle iyi geçinmiştir.
ANAP döneminde de böyledir, Demirel, Ecevit döneminde böyle. Sonuçta bürokrattır.
İpin ucu, siyasete bağlanır.
Ama klasik anlamda bir bürokrat değildir. Akademiden, uluslararası bir üniversiteye dönüştüren, Anadolu üniversitenin gelişmesinde altında imzası vardır.
Rektörken de birçok insanın ellini tuttu. Birçok adayı rektör olarak hazırlamıştır. Aklıma, Fazıl Tekin, Hasan Gönen, AKAR ÖCAL, Engin Ataç, Fevzi Sürmeli geliyor. Yüzlerce akademisyen onun sayesinde akademisyen profesör olmuş, umur görmüştür.
Bu gün gelişen dünyadaki eğitim sistemini o günlerde ön görmüş alt yapısını hazırlamıştır.
Bu inkâr edilemez bir gerçektir.
DEMOKRASİDE YARIŞMA VARDIR.
Kurt’un tespitinde şu cümle çok can alıcıdır. İçindeki yarışmalar varsa demokrasidir. Ön seçim var, adayları ön seçim belirler. Ama Hoca'nın olduğu yerde ön seçimin adını bile anmak mümkün değil. O nedenle, benim milletvekili listesine konmamda Hoca'nın payı vardır, hiç itirazım yok.

DİYET BORCUMU ÖDEDİM..
Ancak ben,diyet borcumu ödemişim. Milletvekilliğini bırakıp gelmişiz. Dolayısıyla burada, canı sıkıldıkça “efendim ben elinden tuttum, ben aday yapmıştım” gibi şeyleri Hoca'ya yakışan şeyler olduğunu düşünüyorum."
Aklıma, Ömer Seyfettin’in DİYET hikayesi geldi..
“Kolunun diyetini benim verdiğimi unutuyorsun galiba,” dedi. “Ben olmasam şimdi çolak kalacaktın!..” Koca Ali cevap vermedi. Acı acı gülümsedi. Kızardı. Sonra birden sarardı. Hızla döndü. Bilediği satırların en büyüğünü kaptı. Sıvalı kolunu yüksek kıyma kütüğünün üstüne koydu. Kaldırdı, ağır 16 satırı öyle bir indirdi ki... O anda kopan kolunu tuttu. Gördüğü şeyin dehşetinden gözleri dışarı fırlayan Hacı Kasap’ın önüne, “Al bakalım şu diyetini verdiğin şeyi.” diye hızla fırlattı. Sonra elbisesinin kolsuz kalan yerine sıkı bir düğüm yaptı. Dükkândan çıktı. Onun, zamanında geldiği yer gibi, şimdi gittiği yeri de kimse öğrenemedi.
SADECE KAZIM KURT’UN ELİNDEN TUTULMADI Kİ?
Şunu da hatırlatmakta fayda var. Kazım Kurt’ a arkadaşlarını da al yanıma gel görüşelim diyen Yılmaz Hoca’nın kendisi olmuştur.
2009 Belediye seçimlerinde, DSP’ den onu odunpazarı belediye meclis üyeliğine ilk sıradan liste başı yapmıştır.
O zaman Büyükerşen’in borusunu öttürdüğü zamanlarda, DSP guguk kuşlarının kuluçka deneme istasyonu gibiydi...
Eskişehir siyasetinde kırılma noktası 18 Nisan 1999 seçimleridir..
1999 yılı 18 Nisan seçimlerinde Abdülkadir Adar SHP’ den YılmazBüyükerşen’e karşı aday olmuştur. Onunda elinden tuttu. Hem öyle bir tuttuki! Yanından hiç ayırmadı.
AhmetAtaç’ında elinden tuttu. 2024 yılında Ataç seçimi kaybetti ama Büyükerşen onun elini hiç bir zaman bırakmadı.
Hoca, İsmail Hâşim Ateş’in’ de elinden tuttu.18 Nisan seçimlerinde odunpazarı belediye başkanı seçildi. İTÜ mezunu olan ve yüksek lisansını yapmış belediye imar limitet şirketinde yıllarca şantiye şefliği yapmış olan Hâşim Ateş, Büyükerşen’e biat etmeyince o da,CHP’ ye geçti.
CHP’ ye geçince arkasından çok ağır sözler söylendi.
2004 seçimlerinde CHP’ ninadayı idi. Ama CHP onun dosyasını zamanında ilçe seçim kuruluna vermediği için seçimlere sokulmadı. Bu gün bile muamma olan ve düğümü bir türlü çözülemeyen o görünmeyen el kimindi.
++++
Jale Nur Süllü, Okan Cemal Yüksel’ in, İbrahim Arslan’ın ve ismini saymadığım onca sadakat görünümlü insanların elinden tuttu.
Milletvekili oldular. Jale hanımı odunpazarında Belediye başkan adayı yaptı. 2009 yılında. Jale hanım seçimi kaybetti. Elinden tutarak belediye de çok önemli görevler verdi. Sonra mebusluk yolu açıldı.
NİHAT Çuhadar’ıda 2004 yılında DSP’ den odunpazarı belediye başkan adayı yaptı. O zaman SHP il başkanı İbrahim Arslan’dı ve Odunpazarı adayı İlker Özokçu’ ydu..
CHP’ nin adayı İsmail Haşim Ateş seçimlere sokulmadı. Seçimleri AKP’ nin adayı Burhan Sakallı kazanmıştı. Nihat Çuhadar seçimleri çok az bir oy farkıyla kaybettirilmişti.

O zaman Eskişehir’dekisiyasetin patronajı Büyükerşen’ di.Belediye meclislerinde ve diğer ilçe belediye başkanlarını belirlemede tek yetkiliydi.
Ben kimlerin elinden tuttuklarını ve kimleri saf dışı bıraktıklarını iyi bilirim.
Bilinen bir gerçek var. Sürekli ve düzenli olarak makamını tavaf eden liyakatsiz ve rüzgârgülleri bir şekilde hep ödüllendirilmiştir.
“ESKİŞEHİR’DEN GİTMEMİ İSTEYENLER VAR AMA BÖYLE BİR DÜŞÜNCEM YOK”!
Kurt, “Benim Eskişehir’de kalmamdan rahatsız olanlar var, belli. Beni bir gönderirlerse rahatlayacaklar. Ama ne böyle bir program ne de böyle bir düşünce var”diyor.
KURT YEDİĞİ AYAZI HİÇ UNUTMAZMIŞ
Demek ki, Kurt rahatsızlık vermeye devam edecek. Kısa bir zaman içerisinde gerçekten büyük işlere imza attığını biliyoruz. Hizmet ve eser belediyeciliğini en iyi yapan çok başarılı belediye başkanlığı yaptığı araştırmalarda da kamuoyu yoklamaların da çıkıyor.
Kısa zamanda yaptıklarını şöyle alt alta yazsam, başarılar hanesi doludur Giray beyinin.
Çok kısa zamanda gerçekleştirdiği Karapınar.2. etap kentsel dönüşüm projesi. 3 blok ve 39 daire hak sahiplerine anahtarları teslim etti..

Bu büyük bir başarıdır. Şimdiye kadar CHP’ li hiçbir belediye böyle bir başarıyı gerçekleştirememiştir. Sabırla ve ısrarla mücadelesini yapmış ve bütün engellemelere rağmen başarmıştır.
Sonunda vatandaş memnun ve mutlu olmuştur.
Bu başarı, bence ödüle layıktır.
CEVİZ AĞACINDA KABAK YETİŞSEYDİ
Bir yaz günü Nasreddin Hoca biraz serinlemek için ceviz ağacının gölgesine oturmuş. Biraz ilerdeki kocaman helvacı kabakları gözüne ilişince, kendi kendine:
– “Şu Allah’ın işine bak, otun üstünde koskoca kabak yetişiyor, şu dalları yere göğe uzanmış, bir evleklik yer tutan ceviz ağacının meyveleri ufacık!..” diye düşünürken, tam o sırada başına bir ceviz düşmüş.
– “Ah başım!” diyerek yerinden fırlamış Hoca, “Tövbe ya Rabbim, bir daha senin işine asla karışmam! Ya ağaçta ceviz yerine kabak yetişseydi…” demiş.
Kıssadan hisse..