Yeryüzünde yaratılan canlılar arasında en değerli ve en seçkin varlık kuşkusuz insandır. İnsanoğlu imtihan yeri olan dünya hayatında yaşamını sürdürürken bazen biyolojik, psikolojik, bazen de sosyal yaşamda birtakım sıkıntılarla karşılaşabilir.
Kişi doğuştan veya sonradan herhangi bir sebeple bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle günlük gereksinimlerini karşılarken veya toplumsal yaşama uyum sağlamada bir desteğe ihtiyaç duyabilir. Bu durum engellilik hâlidir. Engelli olmanın birçok sebebi vardır. İnsanın fizikî ve ruhî varlığını sağlıklı olarak sürdürme görevini ihmal etmesi veya anne babanın/toplumun ihmalleri bu duruma neden olabilmektedir. Dolayısıyla kişinin başına gelen sıkıntının müsebbibi kendisi olabileceği gibi, anne-baba ve toplumun ihmali ve kusurları da bu duruma sebebiyet verebilir.
İnsan, hayatı ve ölümü ile imtihan halindedir. Bu dünyada sahip olduğumuz veya olamadığımız her şey bir imtihan vesilesidir. Bizler bazen verilen nimetlerle, bazen hastalıklarla, kimi zaman da sahip olamadığımız şeylerden imtihan oluruz.
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz…” (Bakara 2/155) ayeti bu dünyadaki imtihan gerçeğini hatırlatmakta ve aynı zamanda sınav çeşitlerine de işaret etmektedir. Ayette bahsedilen “canlardan eksiltme” ifadesine engelli insanların da dâhil olduğunu söylemek mümkündür.
İslam anlayışına göre insanın kadın ya da erkek, genç ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı, engelli veya engelsiz olması, kişiye fazladan bir değer kazandırmayacağı gibi, şerefine de gölge düşürmez. Mümin, Allah katındaki yerini ve üstünlüğünü ancak manevî değerlere bağlılığı oranında koruyabilir. Kulun Allah katındaki değeri; iman, ibadet, sâlih amel, takva ve güzel ahlakı nispetindedir. Cenâb-ı Hak kullarını bu açıdan değerlendirmekte, kimsenin fizikî yapısına, rengine, ırkına, cinsiyetine veya engelli olup olmadığına bakmamaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu durumu çağlar ötesinden şöyle dile getirir: “Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki, Rabbiniz birdir. Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arab’a, beyaz tenlinin siyaha, siyahın beyaza karşı üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) iledir” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/411).
İnsanı Allah Teâlâ nezdinde kıymetsiz kılan unsur, onun manevî değerlerden yoksun olmasıdır. “Allah katında canlıların en kötüsü, inkâr eden ve bir daha da imana gelmeyenlerdir” (Enfâl 8/55) anlamındaki ayet bu gerçeğe işaret etmektedir.
Tarih boyunca her toplumda engelliler olduğu gibi, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in yaşadığı toplumda da engelliler vardı. Bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber, her konuda olduğu gibi bu konuda da bizlere örnek olmuştur. Allah Rasulü (s.a.v), engellilerle ilgilenmiş, onlara değer vermiş, sorunlarını çözmüş, gerektiğinde onları teselli etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), engelli kimselere yapılacak her türlü iyilik ve yardımı sadaka olarak değerlendirerek şöyle buyurmaktadır: “Âmâya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere götürmen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/168-169).
İslam dininin iki temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin hayatına baktığımızda, engellilerin, yaşadıkları zorluk ve sıkıntılara karşı metanet, sabır ve şükür ile hareket ettikleri takdirde, kendilerine kimi yerde günahlarının affedileceği, kimi yerde cennetle ödüllendirilecekleri şeklinde pek çok müjdeler olduğunu görürüz.
Nebîler Serveri (s.a.v)’nin haber verdiğine göre, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ben kulumu -iki gözünü kast ederek- iki sevgilisini almakla imtihan ettiğimde o buna sabrederse, iki göze bedel olarak ona Cenneti veririm” (Buhârî, Merdâ, 7).
Sonuç olarak şunu ifade etmek isterim ki, engelli olmak bizâtihi kişinin kendisi için bir imtihan olabileceği gibi, engellilerle ilgilenmek ve onlara destek olup görüp gözetmek de, aileler ve toplum için ayrı bir imtihandır. Onları hor görmek, dışlamak, küçümsemek, onlara ilgisiz kalmak, yardım etmemek gibi olumsuz tavırlar içerisinde olmak dinî, insanî ve ahlakî değerlerle bağdaşmaz. Bizim üzerimize düşen; engellilere karşı hoşgörülü, anlayışlı, şefkatli ve merhametli olmaktır. Rabbimiz hepimizi imtihanlarımızda başarılı eylesin…
Ayşe ELSÖZ
Vaiz