Tepebaşı İlçe Müftüsü Gafur  Yıldırım'ın yazısı...                                                                                                              

Değerli Okuyucular;
Allah (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de yaratılış gayemizi anlatırken; 'Allah, sizi yerden var etti ve size orayı mamur hale getirme görevi verdi.' (Hud, 61) şeklinde buyurur. Bu durum şunu ifade etmektedir. İnsanlığın yaratılış gayesinin başında yeryüzünü imar gelir. Bununla birlikte Allah (c.c.) Zariyat Suresi 56.ayette de, yaratılış gayemizin ibadet ve kulluk olduğunu söyler. Dolayısıyla ibadet ve kulluk görevini ifa edeceğimiz mekan, aynı zamanda imar etmekle yükümlü olduğumuz yeryüzüdür.

İşte bu ayetlerden ilham alan İslam alim ve mütefekkirleri özgün bir medeniyet ortaya koymuşlardır. İnsanın yeryüzünü imar etmesi, ummana varması, medeniyet kurması tabii ki öncelikle kendi gönül dünyasını imar etmesi ile başlamaktadır. Gönüller de ancak sahih, doğru bir inanç ve iman ile imar edilebilir. Konuya bu açıdan baktığımızda, inanç, ibadet ve ahlaki ilkeler başta olmak üzere, ferdi, sosyal ve içtimai her alanda sahip olduğu değerler ile tüm zamanlarda huzur ve mutluluğu temin edecek yegane din İslam'dır. Bu sebeple diyebiliriz ki, İslam medeniyetinin temelleri Kur'an-ı Kerim ve sünnete dayanmaktadır. Medeniyet, en genel anlamda insanların, bir nesilden diğerine aktardıkları maddi ve manevi kültür unsurlarının toplamıdır şeklinde tanım getirmek mümkündür. İslam medeniyeti, vahiy merkezli olup, akıl ve duygunun uyumlu bir sentezi olarak ortaya çıkmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Kur'an-ı Kerim'in ebedi rehberliğinde çok kısa bir zaman diliminde Yesrib köyünü Medine-i Münevvere'ye dönüştürerek, İslam medeniyetinin ilk oluşumunu sağlamıştır. Allah Resulü, İlahi vahyi hayatla buluşturmuş, buradan hareketle Müslümanlar tarih boyunca farklı coğrafyalarda pek çok medeniyet kurmuşlardır.
Örneğin; Hicaz, Afrika, Endülüs, Maveraünnehir, Hint, Şam ve Anadolu İslam medeniyetleri, Müslümanların kurduğu başlıca medeniyetlerdir.

İslam medeniyeti, inanç, adalet, sevgi, hoşgörü gibi ahlaki, siyasi, sosyal ve ekonomik yönü olan temel değerlerle donatılmış bir ahlak medeniyeti olarak da tanımlanabilir. Bu bağlamda İslam medeniyeti, çeşitli ırk ve kültürlerle mensup milletlerin ahenkli bir ürünü olarak da, Müslümanlar arasında, bölge, ırk, soy, sosyal ve kültürel farklılıkları geri plana iterek, Araplar, Türkler ve Farslar başta olmak üzere çeşitli etnik unsurlara mensup bütün Müslümanların katkılarıyla 'Ümmet bilincini de oluşturarak' evrensel bir nitelik taşımaktadır. Bu sebeple; İslam medeniyetinin özelliklerini, bu medeniyetin ürünleriyle, örneğin; kitap medeniyeti, vakıf medeniyeti, cami medeniyeti ve şefkat ve merhamet medeniyeti şeklinde de tanıtmak mümkündür.

Kur'an-ı Kerim'de 114 yerde tekrarlanan besmelede, Allah'ın iki ismine vurgu yapılır. Rahman ve Rahim isimleri… Varlık ve oluşunu Rahman'ın eseri olan rahmet ve merhamete borçlu olduğu gibi devamını da O'nun şefkatine borçludur. Varlık aleminin düzeni sevgiye dayanır. Sevginin temeli de şefkat ve merhamettir. Bu sebeple İslam medeniyetinin temeli sevgi, şefkat ve merhamettir. Merhamet olmayan yerde sevgi, sevgi olmayan yerde şefkatten bahsedilemez. Hz. Kur'an İslam medeniyetinin kurucusu Hz. Muhammed (s.a.v.)'i Rahman ve Rahim menbaı, rahmet ve şefkat peygamberi olarak takdim eder. Allah (c.c.) şöyle buyurur; 'Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür. Mü'minlere karşı şefkat ve merhamet doludur.' (Tevbe, 128)
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in şefkat ve merhameti alemşümuldur. Özellikle insani şefkati beşeri münasebetlerde ortaya çıkmakla birlikte canlı-cansız bütün varlıkları kapsamaktadır.

Netice itibari ile ayet ve hadislerin iz düşümünde yapılan İslam tariflerinde merhamet ve şefkat özel anlamında yerini almıştır. İslam, 'Allah'ın emrini ta'zim; yani O'na kul olmak, O'nun yarattıklarına şefkat ve merhamet' olarak tanımlanmıştır. Müslümanlar inanç, güven, doğruluk, çalışma, işini iyi yapma, ilim gibi değerlerin öncülüğünde ve bu değerlerin şekillendirdiği ruhla tarihi süreçte; ahlaki, ekonomik, siyasi, sosyal, felsefe, bilim ve sanat gibi alanlarda kendi ürünlerini meydana getirmişlerdir. Kanaatimce bugün bizlere düşen sorumluluk, İslam medeniyetini yeniden insanlığın ufkunu aydınlatan, insanları Hakka ve adalete çağıran, umudu önceleyen bir mesaj haline getirebilmektir. Bu duyguyla kalın sağlıcakla…

Kaynakça: 1-Diyanet Aylık Dergiler
2-Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi
(İslam Medeniyetinin Temelleri ve Tarihi Gelişim Süreci)

GÜNÜN DUASI :
''Ey Rabbim! Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat.''(Neml,19)