Hazine ve Maliye Bakanı'ndan daha yapıcı, daha realist açıklamalar bekliyoruz. Çünkü kış dönemi geliyor. Vatandaş panik halinde.
Eylül ayı enflasyon açıklandı. Biraz detaya inelim.. Çünkü vatandaşın canını acıtan unsurlar çok önemli.
Kira, eğitim, öğretim, genel giderler… Vatandaşı ilgilendiren kısımlar bunlar ama, ben size gerçekten belki, manşet olacak da bir şey fark ettireceğim...
Bakın, giyim eşyalarının temizlenmesi ve tadilatı, bir önceki yılın aynı ayına göre %49-% 62 artmış.
Giyim eşyalarının temizlenmesi ve tadilatı.
İkinci sırada ayakkabı bakımı ve tamirat işleri.
Bir önceki yılın ayna ayına göre %46 artmış. Şimdi bu iki kalem neden önemli?

BÜTÇEDEKİ FAİZ RAKAMLARINA BAKIN.

Faizlere giden para çok ciddi rakamlardır. Enflasyon her yıl bizden bir uçak fabrikasını alıyor elimizden.
Bu paralar kimlerin cebine gidiyor. Halkın cebine gitmediğine göre!
Tabii ki bahaneler bitmez, süreçler devam eder. Haksızlık payı var mı? Yok.
Yani, haksızlık payları yok deyip gıda da, işte dolar kurunun enflasyon üzerinde olumsuz etkisi olmadı demek, yanlış bir cümle olur.


Ama bunu enflasyonun genelinin genel tanımının içerisine almak, şu anki Türkiye'nin yaşadığı enflasyonun sorununu tamamen, mevsimsel don olayına bağlamak, inanın ki temel sorunu görmezden gelmek anlamına gelir.

TÜKETİM EKONOMİSİ İLE BÜYÜME OLMAZ.

Ekonomi yönetiminin enflasyonun bir değil, onlarca sebebi olduğunu görmesi gerekiyor. Buna göre OVP yapıp, hareket etmemiz ve artık üretmek zorunda olduğumuzu anlamamız gerekiyor.
Şu sonuca ulaşır. Bakın yakın geçmişte biz, 2003'ten 2017'ye kadar yaşadık.
Güçlü TL bizi nereye götürdü biliyor musunuz? İthalata götürdü. Çünkü paranız çok değerli. Dışarıdan çok daha ucuza ürün ithal edebiliyordunuz ve kendi ülkenizdeki üreticiyi üretimden vazgeçirdiniz.


Ben bu iki kalemi size neden yazıyorum?
Bakın Türkiye artık biz yıllarca ne dedik? Türkiye, tüketim ekonomisi ile büyüyor. Bu sağlıklı bir büyüme değil. Üretmiyor. Tüketiyor, tüketerek, borçlanarak büyüyor. Bu Tüketim ekonomisinden vazgeçmemiz lazım dedik, yazdık çizdik.

Bu konuda Google amcaya sorduğunuzda yüzlerce makaleyi görürsünüz. Babacan döneminde de böyleydi. Önündeki reçete hazırdı. Bu günlerde çok övünüyor ya. İkide bir bizim dönemimiz diye başlıyor sözlerine.. O dönemde dünyada dolar bolluğu vardı. Yani likidite boldu.. Dışarıdan gelen bu fonlar, paralar, sabit sermaye yatırımı, üretken yatırımlar yerine, ithal edelim, neden uğraşalım ki zaten paramız var, ithal ederiz mantığı vardı.

TAMİR VE ONARIM EKONOMİSİ HALİNE GELDİ.

Kastımız bu değildi. Türkiye artık tüketim ekonomisi değil, tamir ve onarım ekonomisi haline geldi. Yani insanlar artık ayakkabı alamıyor, kıyafet alamıyor. Bunun yerine daha ayakkabısını tamir ettirmeye başladı. Bu rakamlar durduk yere, bu seviyelere gelmedi insanlar ayakkabısının ömrünü, kıyafetinin, gömleğinin, ceketinin ömrünü uzatmaya çalışıyor. Burada oluşmuş bir talep var ki bu fiyatlar bu seviyeye geldi. . Bu sektör, fabrikalarını MISIR’ a taşıdı.
Şimdi durum böyle olunca devletin ayrı, hükümetin ayrı, sayın bakanın ayrı, vatandaşın da ayrı bir enflasyonu ortaya çıkıyor.


TÜİK ENAG’A YAKLAŞMIŞ DURUMDA..

Biz TÜİK' nin verileriyle ilgili belki bazen manipüle edildiği iddia edildi ama, biz detayı vermeye özen gösteriyoruz. Kısacası, gerçekleşen rakamlar yalan söylemiyor. Israrla buna özen gösteriyoruz. Şimdi TÜİK' in enflasyon sepeti artık Türkiye’nin gerçeklerini yansıtmıyor. Bunu bir kere kabul edilmesi gerekiyor ve sepetin güncellenmesi gerekiyor.

Siz şu an benim önümde açık tabloda bir yandan da bilgisayar ekranıma da bakıyorum.
Diyor ki, sıfır elektrikli ve benzinli araçlardaki artış geçen yılın aynı ayına göre %21 arttı diyor.
Şimdi, hangi birimiz haftada bir araba alıyoruz? Artık bu kalemlerin ne yazık ki enflasyon sepetinin içerisinden bir an evvel çıkarılması gerekiyor.

Toplumun genelini yansıtmayan kalemler. Bu sepetin içinde olduğu sürece bu tartışmalar süre gelecek. Vatandaş haklı olarak şu cümleyi kurdu, yastığım var ama altında altınım yok dedi.

TASARRUF EDEMİYORUZ.

Çünkü tasarruf edecek gelirimiz yok..
Evet, tasarruf eden bir toplum değiliz şu anda. Borç batağında bir toplumuz. İnsanlar geçinemez bir konumda ki bunun da ispatı ayakkabı tamirinin, kıyafet tamir fiyatının artışında olarak söyleyebilirim net bir şekilde.

Peki, Karahan’ın kurmuş olduğu cümle yani yastık altındaki altının enflasyonla mücadeleyi zorlaştırdığı vurgusu bu neden? Bunu niçin söyledi Sayın Karahan?
Bunu size hem teknik anlamda hem de biraz daha vatandaşın anlayacağı şekli iki başlık altında hallet anlatacağım.
Sayın Karahan'ın kurmak istediği cümlenin ben şu. Kayıt dışı yani finansal sistem dışında. Finansal sistemin dışında olan altın Türkiye'nin normalde bir zenginliği, ülke olarak bizim bir zenginliğimiz ama, makro ekonomik göstergelerin içerisine dâhil olmadığı için, alınan kararlar, ekonomi politikalarında sonuca ulaşılamadığını ifade etmek istediğini umut ediyorum.
Yani böyle demek istemiştir umarım ki. Bu şekilde baktığımız zaman olaya doğrudur, haklıdır.

ZİRAİ DON ENFLASYON SEBEBİMİ?

Fakat yaklaşımı farklı. Maliye bakanı Mehmet Şimşek enflasyonun sebebini ziraatı vuran don olayıdır diyerek açıkladı.
Sayın Karahan yastık altında altın olarak açıkladı.

Hayır.
Türkiye'deki enflasyonun ne yazık ki bir değil, belki onlarca sebebi var. Bu onlarca sorunun tek tespit edilip hepsinin analizlerinin yapılıp , sadece vatandaş harcamazsa, enflasyon düşer demek çok ilkel bir yaklaşım..

PARAYA ULAŞMAYI ZORLAŞTIRACAĞIZ.

Mehmet Şimşek hatırlarsanız göreve geldiği ilk dönemlerde bu yüzden paraya ulaşmayı zorlaştıracağız. Faizi arttırıyoruz dedi. Vatandaş artık paraya da ulaşamıyor, tüketemiyor. Neden enflasyon düşmüyor? Sorusunun cevabını veremiyorlar. Çünkü onlar ekonomist değil..

FRİEDMAN MODELİ UYGULANIYOR.


Yani parasalcı... Yani bu modellemeyi örnek alarak finansal oyunlarla, enflasyonu düşüreceklerini zannediyorlar.
Mesela yarın öbür gün bir gün olur da, vatandaşın yastığının altındaki altınlar sistem içerisine girerse, enflasyon düşecek mi?

GÜVEN SORUNU VAR.
Vatandaş bunu düşünür.. Burada en büyük sorun güven. Yani enflasyonun en temel sorunu şu an ne yazık ki istikrarla alakalı, güvenle alakalı sorun. Vatandaş sistemin içerisine girmek istemiyor.
Birincisi. İkincisi de vergi politikalarınız. Şimdi siz sürekli vergi üretirseniz, sürekli ceza keserseniz bunların bir maliyet olduğunu, yanında bir de faizini sürekli yükseltirseniz, faizin de bir maliyet olduğunu unutursanız enflasyonla mücadele ettiğinizi zannedersiniz. Türkiye'nin sorunu iktidar sorunudur..
Millet artık güvenmiyor.
O zaman çaresi sandıktır. Çaresi millettir. Çünkü egemenlik hakkı millete aittir. Bu yetki devredilemez. Hiç atı alan Üsküdar’ı geçti demeden, başkasının meşruiyet gölgesine sığınmadan, milletin meşruiyeti ve kararı yeter.
Milletin vereceği oy’ a da, saygı gösterin. Başka bir çıkış yolu yok..

YETER SON SÖZ MİLLETİNDİR.