İl Müftü Yardımcısı Dilaver ŞAHİN'in yazısı...
İslam'ın beş şartından biri olan zekat, mali bir ibadet olup, dinen zengin olan kişinin, malının belirli bir bölümünü ihtiyaç sahiplerine vermesidir. Dinimiz toplumun huzur ve mutluluğunu ön planda tutmuş ve bunu gerçekleştirmek için de bazı kurallar koymuştur. Bunlardan birisi de zekat ibadetidir.
Allah,zekat ibadetinin yapılıp yapılmamasını kişinin isteğine bırakmamıştır.
Zariyat suresi19. ayette buyuruluyor ki 'Onlar, yardım isteyenlere ve yoksullara mallarından belli bir pay ayırırlardı.'
İslamtoplumunun dertlerini tedavi etmek ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere getirdiği esaslardan birisi de zekattır. Zekatesasen bir sosyal yardımlaşma sistemidir. Zekat, zengin ile fakir arasında doğabilecek olumsuzlukları gidererek toplumda huzurun oluşmasını sağlar.
Zekat kelimesinin sözlük anlamı temizlemek olduğundan zenginin malını, kalbini cimrilikten, bencillikten, pintilikten arındırır. Dolaysıyla zekat bir yönüyle malın bekçiliğini yapar ve şeytanın insana fakirlik konusunda verdiği vesvese düşüncesine üstün gelmesini sağlar.
Cenab-ı Mevla Tevbe suresi 103. ayeti kerimesinde 'Onları arındırmak ve temize çıkarmak üzere mallarından sadaka al! Bir de onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah her şeyi çok iyi işitmekte ve bilmektedir'buyurarak bu gerçeği bildirmiştir.
Zekat, malı azaltmaz, bilakis bereketlendirir çoğalmasını sağlar. Zekat bir müslümanın Allah'a (c.c) kullukta sadık ve samimi olduğunu gösteren bir ibadettir. İslam bütün müslümanları tek vücut gibi kabul eder. Efendimiz (s.a.v) ' Bütün Müminler bir kişi gibidir birinin başı ağrırsa bedenin diğer uzuvları da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığatutulur' buyurmuştur. (Müslim el-birrve's sıla 67) Tek vücut kabul edilen müslümanlardanbirisi herhangi bir sıkıntıya düştüğündediğerlerinin rahatsız olacağını veolması gerektiğini bildirmiştir.
Şu asrımızdaki zengin Müslümanların bir kısmının şaşalı, had ve sınır tanımadan yaşadıkları bir gerçektir. Diğer taraftan açlıktan dolayı çöplerden ekmek toplayan, hayatta aç kalan ve açlıktan ölenlerin olduğu bir asırda, böyle bir dünyada yaşadığımızda bir gerçektir.
Ey müslümanlar bizler bunun neresindeyiz? Ve ne yapıyoruz?İhtiyaç sahibi insanların bu halde olmasına ihmalimizin sebep olup olmadığını düşünmeliyiz. Öleceğimizi ve hesap vereceğimizi unutmayalım. Bu malın ve mülkün asıl sahibinin bizler olmadığını, sadece onların bekçiliğini yaptığımızı unutmayalım. O fakirlerin bizlerden bir gün geliphaklarını isteyeceklerini düşünelim.Bundan dolayıdır ki toplumdakifakir ve yardıma muhtaç kimseleri gözetmek ve bu sosyal rahatsızlığı gidermek zenginlerin görevidir.
İslam kendi medeniyetini inşa ederken sosyal katmanlar arasında uçurum haline gelmiş dengesizliği ortadan kaldırmak ve fakir fukaranın, garip gureba'nın, ezilmişlerin sömürülmüşlerin durumlarını iyileştirmeye yönelik hükümler koymayı hedeflemiş ve koymuştur.
İslampsikolojik olarak da mal sahiplerine;'Mal ve mülkünün esas sahibi Allah'tır. Sen şimdilik bu malın bekçisisin.Bu malın tamamını kendi nefsini tatmin için kullanamazsın bu malın bir kısmını fakirlere muhtaçlara vereceksin' der. Müslüman bir toplumda, geçimini temin edemeyip, çaresizlik içerisinde boynu bükük fakir insanlar varken servet içerisinde yüzen varlıklı kimselerin bu kesimle ilgilenmemesi düşünülebilirmi?
'Komşusu açken tok yatan bizden değildir.' buyuran Peygamberimiz'inyüzüne ahirette nasıl bakılır acaba? Zengin müslümanlarzekatlarını gönül rahatlığı ile ihtiyaç sahiplerine verdikleri zaman toplumu huzursuz eden sosyal bir rahatsızlığı tedavi etmiş, Allah'ın (cc) rızasını ve insanların sevgisini kazanmış olurlar. Bu vesile ile haset, kıskançlık ortadan kalkmış ve sosyal dayanışmanın en güzel şekilde uygulandığı huzurlu bir toplum meydana gelmiş olur.