Mehmet Altan ve Şahin Alpay..
'Darbeye teşebbüs etmek, FETÖ'ye yardım yataklık ve propagandasını yapmak' suçlarından tutuklanmıştı..
FETÖ'nün medya ayağına mensup olmakla itham ediliyordu..
İstanbul, 26'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada sanıklar 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme' suçundan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıldan 22.5 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.
Mehmet Altan ve Şahin Alpay aylardan beri tutukluydu..
AYM' ye bireysel başvurusunu yapıyor..
Anayasa mahkemesi durum değerlendirmesini aylar sonra yapıyor.
Ve kararını veriyor, 'hak ihlali' var…
Vay! Sen misin bu kararı veren… İnanılmaz bir şekilde eleştiri sınırları aşan, bir itibarsızlaştırma kampanyası başlatılıyor.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi'nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkındaki tahliye kararına tepki göstererek,'Anayasa Mahkemesi verdiği Alpay ve Altan kararlarında 'temyiz mahkemesi' gibi hareket edip karar vermiştir. Bilinmelidir ki, Anayasa Mahkemesi,istinaf mahkemesi ve temyiz mahkemesi değildir; süper temyiz mahkemesi ise hiç değildir' diyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor!..
Kimisi, gerekçeli kararı bir görelim diyor. Gerekçeli kararda Resmi gazetede yayımlanıyor..
Kararda, şu noktalara dikkat çekiliyor:
- İfade ve basın özgürlüklerine müdahale eden tedbir, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez. Suça konu yazıların yayımlandığı ve konuşmaların yapıldığı dönemde, kamuoyunun bir kesiminin dile getirdiğine benzer görüşleri, başvurucunun yazılarında ve konuşmalarında ifade etmesi nedeniyle, hakkında tutuklama tedbirine başvurularak ifade ve basın özgürlüklerine müdahale edilmesinin
hangi 'zorlayıcı toplumsal ihtiyaç'tan kaynaklandığı ve demokratik toplum düzeninde neden gerekli olduğu somut olayın özelliklerinden ve tutuklama kararının gerekçelerinden anlaşılamamaktadır.
-Öte yandan demokratik toplum düzeninde gerekli olma ve ölçülülük değerlendirmesi yapılırken, ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahalelerin başvurucular ve genel olarak basın üzerindeki muhtemel 'caydırıcı etkisi' de dikkate alınmalıdır. Başvuru konusu olayda tutuklama gerekçelerinde, yayımlanan yazılar dışında herhangi bir somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının, ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği de açıktır.
-Açıklanan nedenlerle suç işlediğine 'dair kuvvetli belirtiler' ortaya konulmadan temelde yazılarına ve konuşmalara dayanılarak, başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının, ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin olarak olağan dönemde, Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. 'Olağanüstü hal' döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesinin de bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir.
Subliminal mesaj yok.
Altan'ın darbeden önce bir TV kanalında subliminal mesaj verdiği suçlamasını inandırıcı bulmayan AYM; 'başvurucunun sözleri darbe teşebbüsünün ortamını hazırlamak amacıyla söylediğinin olgusal temellerinin 'soruşturma makamlarınca ortaya' konulamadığı görülmektedir' diyor..
Bu itibarla somut olayda 'suç işlendiğine dair kuvvetli belirti'nin yeterince ortaya konulamadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.'

Hükümet anayasa mahkemesi kararını beğenmiyor. Diyor ki; bu karar yanlıştır..
Neden yanlış?
Alpay ve Altan kararıyla Anayasa Mahkemesi; anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aşmış, kendini ilk derece mahkemesi yerine koyarak vaka ve delil değerlendirmesi yapmış; suçun oluşumunu ve delil durumunu değerlendirmiştir.
Peki, böyle bir durum var mı?
Şimdi şu soruyu soralım? Hukuk normlar 'hiyerarşisinde' Anayasa mahkemesi en üstte değil mi? Kararları herkesi bağlar mı?
Bağlar…
Mahkemeleri dahil, Bütün kurumları ve Cumhurbaşkanına kadar herkesi. Biz, Anayasa hukuku derslerinde böyle okuduk. Yanlış mı okuduk yoksa?..
Nasıl? Bir hukuk devletiyiz ki,Anayasa mahkemesi kararlarını tanımıyoruz?
Mahkemeler yanlış karar verebilir mi..Verebilir.. Çok yanlış kararlarına da tanık olmadık mı? Olduk. Peki, hukukun üstünlüğü bize ne zaman lazım. Vatandaşın mahkeme kararlarına karşı itiraz, hakkının var olması, hukukun işler halinde olması..
Bizde, AİHM'başvuru hakkının kullanılması için iç hukuk yollarının bitmesi şartı, çok büyük mağduriyetlere neden oluyordu. Biz ne yaptık Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirdik..
Doğru yaptık..
Bu bir haktır..
Anayasa mahkemesi de, Gazetecilerin bireysel başvuru dosyasını incelemiş ve hak ihlali var demiş....
Neymiş efendim! Anayasa mahkemesinin böyle bir yetkisi yokmuş muş.
Vay anasına be!…Ozaman delilsiz,belgesiz,gazeteciler,yazarları, muhalif düşünceleri sırf düşündüklerini açıkladıkları ve yazdıkları nedeniyle kumpas, iftira, dedikodu iddialarla hazırlanan iddianamelerle tutuklansınlar yargılansınlar!..
Öyle mi?
Savcılar, yetki sınırlarını aşınca ne olacak? Yargıçlar, yetki aşımı yaparsa ne olacak?
Ama suçsuz insanlar neden? Yargılandıklarını bilmesinler…
Sonra çıkın,adalet var bu ülkede deyin!. Hukuk devletiyiz deyin. Kimseler inanmaz..
Siz,'HAK' nedir bilir misiniz?..Hakkı gasp etmek nedir? Bilir misiniz?
Sonra, basın özgürdür deyin. Bizde inanlım öylemi. Yandaşlık yapan basının kiralık kalemşorları özgür olabilir.. Şimdi, bunlara AYM'yi taşlatıyorlar!
VİCDANI OLAN BİR AKP'Lİ. ANAYASACI...
PROF. DR:OSMAN CAN..
Eski AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve eski Anayasa Mahkemesi (AYM) raportörü Prof. Osman Can..
Sosyal medya hesabında şu paylaşımları yaptı:
Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar. Bireysel başvuruya ilişkin kararları ise öncelikle ilgili mahkemeleri bağlar. Bu tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesi M. Altan ve Ş. Alpay kararlarında yetki/görev gaspı yapmamıştır 'diyor.
Yakında ona da bir kulp takarlar..'FETÖ' cü..