Zafer Çatel yazdı.
Büyükerşen, CHP'nin yapısını güzel analiz etmiş. Adını da,'Delege dalkavukluğu' demiş...Arkasından da, delege sistemimiz mutlaka değişmelidir. Demiş.
Birkaç günden beri, CHP' den arayanlar var. Hoca ne demek istiyor? Diye soruyor? Bazıları da tepkilerini dile getiriyor...
Ne demek istediği çok açık...
Partinin bu yapısı sürdürülebilir değildir. Tam yerel seçimler öncesi parti enerjisini boşa harcıyor. Şimdiden 2019 yerel seçimlerine hazırlanmalı ve odaklanmalı...
YAPISAL PROBLEMLER DEVAM EDİYOR.
Değişim, yapısal problemlerin giderilmesiyle olur, kişilerin değişmesiyle değişim olmaz...
Bu güne kadar yapısal problemler kurultaylarda dile getirildi mi? Hayır. Peki, yapısal problemler nedir? Kimse bilmiyor? Belki delegasyon yapısının, niteliklerinden bahsedile bilinir...
Sadece o mu? Elbette hayır. Üyenin sosyal profili, yapısı...
Peki, örgütsel yapı şeffaf mı? Değil. Üyeler mahalle delege seçimlerinde, delege ağasının hazırladığı listelere oy verilmesi dikte ettiriliyor zaten...
Bir gurubun yanında olmak zorunda. Aksi halde, yıllar geçse de delege olamaz.
Umutlarını CHP' ye bağlayan 'oy' veren seçmene olan oluyor. Onlar, örgütteki oyunları zaten bilmiyor. O yüzden şeffaflık önemlidir, değerlidir ama şeffaflıkta, tatmin edici, doğru, gerçekten de sağlaması yapılabilen konuların ortaya konulması, nedenlerinin şeffaflığın yaratılması gerekir. Bunu herkes bilir, ama yapmazlar. Çünkü Mucit'in 50 üyesi, Varol'un 300 üyesi, şunun 200 üyesi, bunun 150 üyesi vardır. Mahalle delegelik seçimlerinde belli insanlara 'kontenjan delegelikler' dağıtılır... Onlar hep aynı yüzlerdir.
Sistem, başarılı olanı değil başarısız olanı ödüllendirmektedir...
Büyükerşen 'CHP'nin silkinmeye, derlenip toparlanmaya, tüzüğünü yenilemesine ihtiyacı var. Şu dönemi, kurultayla değil, seçim çalışmalarıyla geçirmeliyiz'...
Bazı delegelerin, 'seçim döneminde' ortada gözükmediğini, kurultay döneminde ortaya çıktığını belirten Büyükerşen, söz konusu kişilerin tutumunun asla tasvip edilemeyeceğini, partinin bu tür kişilerden mutlaka kurtarılması gerektiğini söylüyor.
Parti nasıl silkelenecek? Öyle bir Lider şimdilik gözükmüyor...
Nasıl kurtarılacak? Bu anlayış 'kök salmış zehirli sarmaşık' gibi partiyi sarmış. Nasıl olacak bu? Bunun tek çaresi var, bütün üyelikleri iptal etmek.
Başka çaresi de yok.
Partiyi yeniden biçimlendirmek. Bunu kim yapacak? Kılıçdaroğlu' mu?
Delege sisteme bir yere varılmayacağını her kes biliyor. En az, 30 yıldan beri aynı şeyler söylenir. Bundan sonra da söylenecek. Çünkü CHP bu yapıdan besleniyor. Siyasetin hastalıklı 'Oligarşik' yapısıdır bu. Gelenek haline gelmiş bir yapıdır bu...
Kongrelerde yönetimler değişse bile, kişiler değişse de, beklentiler ve hedeflerde bir değişim olmuyor... Biri gider, diğeri gelir. Sonuçlar hep aynıdır.
Demirbaş delegeler de her zaman vardır... Bunlar delege seçilemez iseler vay vay! Partide kıyametleri koparırlar.
Partide,'dedikodu merkezi' vardır. Bunların asli görevi dedikodu üretmek.
Yönetimeler bir de bunlarla uğraşmak zorunda kalırlar. Dedikoduyu meslek edinmişlerdir...
Delege, CHP'nin bel kemiğidir. Delegesiz bir sistem CHP'nin sonu demektir. Çünkü bütün sistem onun üzerine kurgulanmıştır...
Delege avcılığı kongre öncesi başlar, akşam yemeği ile birlikte sona erer.
Bir sonraki delege seçimlerine kadar ortada gözükmezler.
Bu güne kadar, hiçbir delegenin ne mahallede, ne de ilde koşturduklarını gördüm...
CHP PROBLEMLERİ TÜZÜKLE ÇÖZEBİLECEĞİNİ SANIYOR.
Bir de hiçbir işe yaramayan TÜZÜK' de CHP için çok önemlidir… Partinin iç işleyiş hukukunu belirler. Bir de yönetmelikleri vardır...
Bunlar, parti içinde sayısı '50'yi geçmeyenlerin' hukukilik adı altında ellerindeki oyuncaklarıdır.
Birçoğu da tüzükleri okumamışlardır bile.
Örneğin, kongre öncesinde seçimlerde partiye kayıtlı üyelerin katılacağı 'ön seçimle' belirleneceği söylemleri üyeleri cezbeder ve de heyecan yaratır...
Bunu söyleyenler, yönetimlere seçildiklerinde kongre öncesi söylemlerini unutuverirler.
Bir bakmışsın, genel merkez listeleri belirleyivermiştir. Kimseden çıt çıkmaz. Bir kaç gün zırlamalar olur, unutulur gider.
CHP'DE TÜZÜK DEĞİŞİKLERİ ÇÖZÜM GETİRMİŞ Mİ? Veya Tüzük değişikleri yeterli mi? Yeter mi?
Hayır... Eğer öyle olsa idi şimdiye kadar yapılan değişikler çözüm getirirdi.
Hiç merak ettiniz mi? Olağanüstü Kurultay için 'eskiden' kaç imza gerekliydi? İsterseniz, eski CHP'nin Tüzüklerine bir göz atalım...
Mesela, 1953-54 tüzüğünde... 'Kurultay her yıl nisan ile haziran ayları arasında ve en geç haziran içinde toplanır' Yazıyor... Hem de bir günde seçimler bitmiyor. En az, bir hafta sürüyor... 1966 tüzüğünde değişikliğe gidiliyor ve 'olağan kurultay 2 yıla' çıkartılıyor.
Mesela... 1953 tüzüğünde 'İrtibat Kurulu' diye bir kurul var. Görevi 'Partide ahenk ve uyumu sağlamak.' Şimdi böyle bir kurul yok...
SALT ÇOĞUNLUK ANTİ-DEMOKRATİKTİR.
Bugünkü tüzükte ise... 'Salt çoğunluk' koşulu var.
Yani delegenin yarısından bir fazlası.
Sizce, hangi dönemin CHP'si daha demokratikti? Siz cevaplayın...
1953,1954,1966,1966,1977 tüzüklerinde olağanüstü kurultay için 'beşte bir kurultay delegelerinin imzası' yetiyor iken, şimdi yarıdan bir fazla şartı aranıyor.
CHP SOSYOLOJİK DEĞİŞİMİ OKUYAMIYOR.
Bizim çeyrek porsiyon aydınımızın en büyük yanlışlığı, toplumsal değişim dinamiğinin sosyolojisini okumadan, siyasi analizlerde bulunmak hastalığını devam ettirmelerinden kaynaklanıyor...
Çözümü, Anayasa da aramak...
Demokratik anayasa olunca, her şeyi çözebileceğini sanmak..Eğer öyle olsa idi 1961 anayasası çare olurdu.
İnsan kalitemiz, kumaşımız bu. Bileşik kaplar gibi.
Horozu çok olan kümeste yumurtası az olurmuş derler...
CHP'nin durumu da o misal...
Polemik, lafebeliği konusunda fevkalade başarılı. Ama 'çözüm odaklı üretimde ve çalışmaya gelince' yoklar…
Son günlerin moda deyimi ile... 'CHP'de sular durulmuyor... Durulacak gibi de değil. Kılıçlar şimdiden kınından çekildi bile.
Çok geç olmadan...
Bakalım… Gün batımında ne olacak?
Dikkat! Burası CHP… Atatürk'ün kurduğu parti ne hale getirilmiş?