Yazan Suat Çağlayan.
Ecevit döneminin kültür bakanlarından. Çok eski yıllara dayanan dostlukları vardı. Kamuoyunda popüler bir isim olmamasına rağmen Türkiye’nin entelektüel anlamada kişiliği ve duruşu ile siyasal ve sosyal birikimi birikimi ile Cumhuriyetin önemli biyografik roman yazan birkaç isminden biridir. Yazdığı kitaplar vardır. Bir tanesi de, ilk Türk kadın hekim Safiye Ali’dir.
Suat Çağlayan, özgün kimliği ile bu güne kadar duruşuyla örnek bir bilim ve sanat insanıdır.
YILMAZ HOCANIN ÇOK ESKİ DOSTUDUR..
Yılmaz hocayla olan dostluğu ona, bir kitap yazmasına da ilham vermiştir. En son yazdığı “deli deli işler yapan bir Eskişehirli” kitabında Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i roman tadında anlatır.
Ön sözünde hani, “hayatım roman olur!” Diye bir söz vardır ya, Yılmaz hoca için söylenmiş gibidir diye başlar.
Yılmaz hoca dostum dediği Suat Çağlayan’ın yazdığı Safiye Ali isimli biyografik romanını iki günde okur ve Suat beyi telefonla arayarak aderki; “ benimde romanımı yazmalısın. İstediğin kadar bilgi ve belge verebilirim, renkli olayları anlatabilirim..!
Ardında bir yük bindirdi sırtıma diyor Suat Çağlayan. Eğer yazmazsan diye başlayan duygusal bir yük!
“Abi çok zor” dedim. ”romanda anlatacağım kurgular sizi rahatsız edebilir. Bunun aşkı var, siyaseti var, sürtüşmeleri var, olayların abartılması ve düş kırıklıkları var. Yani hoşunuza gitmeyen şeyler yazabilirim”.
“merak etme” dedi. Senin roman kurgusu içinde anlatacağın olaylar benin yaşamımda o kadar çok ki, ne anlatsan bende karşılığı olacaktır.
Böyle başlamış.
Hocanın üretken, renkli yaşamı üzerinde kurgulanan biyografik bir roman. Bunu asla unutulmaması gerekiyor. Başarılı bir yaşamın renkleri, bir resim canlılığı içinde izlerken bir dönemin siyasi, sosyal ve kültürel olayları da bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçecektir.
Taaa çocukluğundan başlayıp, okul yılları ve gençliği ilk aşkını ve ailesine kadar bütün anılar bir film karesi gibidir..372.sahifesinde hocanın yanına giderek “hocam, üzerinde çalıştığım biyografik roman elimdeki bellekte “dedim ve İlhan’a uzatarak “ilhan’ cığım, Hocamın gözden geçirmesi için ona bir dosya hazırlarmısın dedim. Yılmaz hoca. O sevimli gülüşüyle bana, “sevgili kardeşim “ dedi. Yaklaşık bir yıldır seninle bu romanı konuşuyoruz ama, hangi olayda bana nasıl bir rol biçtiğini merak ediyorum” dedi. Hoca hızla kitabı okuyarak Suat beyi telefonla arayarak, Çok teşekkür ederim, sevgili kardeşim. Roman gözüyle okuduğumda çok fazla eleştirilecek bir şey olduğumu söyleyemem. Yalnız anlamadığım bir şey var.! Romanın içinde, seninle ilgili yerlerde adını geçirmiyor, sadece “kültür bakanı” diyorsun! Oysaki siyasi yaşamımızda birlikte çok şey yaptık, ortak anılarımız oldukça fazla! Senin daha çok öne çıkmanı bekliyordum.”
Yılmaz hoca haklıydı ama benimde haklı gerekçelerim vardı. “ Hocam” dedim. Sizin romanınızı yazmanın ne zor olduğunu daha başlangıçta söylemiştim. Adımı saklama nedenim tamamen duygusal! Romanı bir dostunuzun yazdığını saklayarak sırtımdaki yükü hafifletmek!”
Kitabın arka kapağında İlber Ortaylı’nın güzel bir değerlendirmesinde şunları ifade etmiş;
“Kültür Bakanlarımızdan Suat Çağlayan Hoca, Yılmaz Büyükerşen Hoca için bir kitap kaleme aldı. Bu kitapta, iyi niyetli ve yapıcı bir akademisyenin; başarılı bir Anadolu Üniversitesi rektörü ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki yorumlarını ve gözlemlerini bulacağız. Türkiye tarihinde elbette önemli büyükşehir belediye başkanları olmuştur. Sayıları, iki elin parmaklarını geçmez. Ancak içlerinden biri, bana göre hepsinden ayrılır: Yılmaz Büyükerşen.
İki başkent arasında sıkışıp kalmış, uzun süre ihmal edilmiş bir kenti, Eskişehir’i gerek bir şehir haline getirmeyi başardı. Şehrin tüm niteliklerini yeniden bir arayagetirdi; her kesimden, her görüşten insanı yanında toplamayı bildi.
Anadolu’da bir kültür metropolü yarattı. Bugün Eskişehir’e gittiğinizde kendinizi, Orta İtalya’nın ya da Güney Almanya’nın bir şehrinde sanabilirsiniz. Konserleriyle, tiyatrolarıyla, müzeleriyle büyükşehirlerde bile arayıp bulamadıklarını burada bulan insanlar, soluğu Eskişehir’de alıyor. Mezarlığından kaldırımına, çarşısından restoranına kadar şehirde bir düzen ve temizlik hâkim. Su boşa akmıyor, hava kirlenmiyor. Gerçek bir şehir modelimiz var artık. Ve bunu hocamız, başkanımız Büyükerşen’e borçluyuz.
Ona saygı ve sevgimizi göstermek, bir vatandaşlık borcudur. Suat Çağlayan Hoca’yı da bu değerli çalışması için tebrik ediyoruz ve umuyoruz ki “Büyükerşen Hocamız da bizimle daha uzun yıllar yol yürür.”
İlber Ortaylı
KENT KONSEYİNİN KOORDİNATÖRLÜĞÜNDE
KENT konseyinin koordinatörlüğünde Es parkta 23 Ekim Perşembe günü kitabını imza günü vardı. KENT KONSEY başkanı Ahmet Kapanoğlu bu organizasyonda baştan sona kadar titizlikle organize ettiği belli oluyordu. Eski genel müdürü Oğuzhan Özen hocayı hiç yalnız bırakmadı. EBBB başkan Ayşe Ünlüce’ hocasını ziyaret ederek elini öptü ve tarihi anda objektiflere poz verdi...
İmzalatmak için sıraya girenler çok uzun kuyruklar oluşturmuştu. Yazar Suat hoca ve yılmaz hoca yan yana. İki isimde cumhuriyet ilk dönemin temsilcileri ve faziletinin iki örneği. Birlikte imzaladılar kitaplarını. Birlikte gelen okuyucuları ile birlikte hatıra fotoğrafları çektirdiler.
Göze çarpanlar arasında, Jale Nur süllü, büyükşehir meclis 1.başkan vekili Hasan Ünal, Odunpazarı meclis üyesi Cahide Tetik ve CHP il kadın kolları başkanı ve Odunpazarı belediyesi meclis üyesi olan Sibel Yeşildağ’ da konuklar arasındaydı.
DOSTOYEVSKİ
Sırf kalp kırmamak, kendime yakışanı yapmak için cevap veremediğim herkes kendini haklı zannetti.