Erdoğan'ın iktidar olmasının sürecine şöyle bir baktığımızda
ECEVİT’ li DSP'nin en güçlü döneminde bölünmesinin nedenlerine bakın. Arkasından, Bahçeli'nin başbakanlığı almaması, beklemesi ama hiç olmadık bir anda erken seçim istemesi, arkasından muhalefetteyken bir anda yeniden, AKP iktidarına destek vermesi şaşkınlık yaratıyordu...
Bahçeliyi anlamak bütün mesele bu..
HATIRLAYIN 7 HAZİRAN SEÇİMLERİNİ…
Davutoğlu'nun başbakanlığı döneminde 7 Haziran'da seçimlerinde tek başına AKP iktidar olamadı. Beş ay top çevirdi. Büyük koalisyon tezleri tedavüle çıkartıldı. Kılıçdaroğlu tarafından başbakanlık önerdiği halde Bahçeli’nin bunu kabul etmemesi, Hükümet kurmaya yanaşmaması ve Erdoğan tarafından süre bitiminde, erken seçim kararı alınması tabloyu değiştirdi..
SÜREÇ NASIL PLANLANDI…
Bu süreçte 22 Temmuz'da 2015 yaşanan Ceylanpınar saldırısı, çözüm sürecini bitirdi ve 7 Haziran 2015 seçimlerinin hemen öncesinde de 5 Haziran’da HDP’ nin Diyarbakır mitinginde bomba patlamıştı.
AKP'nin tek başına iktidar olamamasıyla başlayan süreçte yani 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar uzanan 5 aylık süreçte, iki bombalı eylem, sınır ötesi operasyon, Türkiye genelinde gözaltı ve tutuklamalar, Doğu ve Güneydoğu kentlerinde sokağa çıkma yasakları asker, polis ve sivil ölümleri yaşandı.
İki seçim arasında yaşananlar, sandıkta durumun değişmesine neden oldu. 1 Kasım seçimlerinde % 49 oy alan AKP tekrar iktidar oldu.
TEK ADAMIN AYAK SESLERİ GELİYORDU
AKP, tek adam rejiminin yerleşmesi hemen hemen tamamında kararı veren hep Bahçeli ya da düğmeye basan, hep Bahçeli olduğu gerçeğinin unutmayalım.
Yani devlet aklı dediğimiz bu soyutlamanın ötesinde somut
olarak devletin, ülkenin bölünmez bütünlüğü, milletin menfaatleri ile ilgili doğru düşünmektir, doğru kararlar vermektir.
Doğru öngörülerde bulunmaktır.
Bu şekilde bakarsanız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin menfaatleri LOZAN’ da çizilmiştir. Gerektiriyordu. Bunu savunanlar var.
Öyle anlaşılıyor ki, Devlet Bahçeli kendisini devlet yerine koyuyor da onda bu algoritma yok. Halbuki, karşısında güçlü bir lider ve saray bürokrasisi var..
Şimdi Bahçeli'nin geçmişteki tutumları ile, kesin neticeyi belirleyen aktör olması konusuna gelince, her birini kendi içinde ele almak lazım.
Bülent Ecevit'in başbakan olduğu dönemde Türkiye de siyasi iktidar, siyasi güç çok dağılmıştı. Çok hassas dengeler üzerinden yükseliyordu.
O yüzden Devlet Bahçeli'nin etki gücü de o zamanlar oldukça çok fazlaydı.
Bu tür durumlarda bazen çok güçlü bir dalga, derinlerden gelen bir dalga sizi alır götürür ve ona göre karar verirsiniz. Bazen de bir kelebek etkisiyle bir anda aklınıza bir şey gelir, bir şeye takılırsınız, böyle bir karar verirsiniz. Geçmiştekileri ben kelebek etkisinin daha çok belirleyici olduğu dönem olarak niteliyorum.
SİYASİ DENKLEM YENİDEN YAZILIYORDU.
2002'den sonra Türkiye'de siyaset denklemi giderek basitleşti. Giderek daha sağlam sütunlar üzerine yükseldi. 2010'dan itibaren askerin siyasetteki ağırlığı tamamıyla tasfiye oldu. 2007'de zaten 27 Nisan e-muhtırası ile bu sağlanmıştı ve sonrasında, 2011'den sonra da giderek bir iktidar merkeze oturmuştu.
TEK ADAM.
Güç tek adamın elinde toplanmaya başlayınca tekelleşme ortaya çıkmaya başladı.
Parlamenter sistemin, Demokratik iktidarın çoğulcu yapısı giderek kayboldu ve tek kişinin eline geçti.
Artık Recep Tayyip Erdoğan vardı.
AKP örgütleri sadece birer acente gibiydi..
2015'ten itibaren de bu denkleme Devlet Bahçeli’ de dâhil oldu.
Verdiği açık destekle belirleyici konuma yükseldi.
İktidar içinde, devlet için de kripto bilgilerine sahip olmak, Devletin hassasiyetlerini, önceliklerini bilmek konusunda, Erdoğan'ın konumundan çok farklı bir konumda değil. O yüzden, Bahçeliyi değerlendirirken sadece bir figür olarak, aktör olarak bir politikacı olarak değerlendirmemek lazım.
Ama, her an pozisyon değiştirebilir. Çünkü bütün mesele beka meselidir ve bu sinyali alan Devlet Bahçeli bir bakmışsın bingo diyebilir. Siyasetin fıtratında bu vardır..
TÜRK TİPİ BAŞKANLIK MODELİ TEDAVULE SOKAN BAHÇELİ’ DİR..
Bahçeli, Türk TİPİ dediği aslında orta Asya tipi başkanlık sistemi denen sistemi çok daha radikal bir şekilde savunan ve bunu önererek, Cumhur İttifakı'nı çok daha ileri seviyede savunan birisi oldu.
ŞİMDİ İŞLER TERSİNE DÖNÜYOR.
Yani tabiri caizse şimdi Erdoğan’ın aleyhine gelişen bir hale de döndü. Erdoğan'ın %50 + 1 bulabilme imkânı artık yok. O yüzden de Bahçeli Bey'e, mecburiyeti var.
Kürt siyasetindeki aktörlere de mecburiyeti her geçen gün giderek artıyor. Bu bağlamda da kendisini bir anahtar konumuna getirdi.
Ancak yapılacak bir erken seçim MHP’ nin de kaderini belirleyecek. MHP gücünü % 50+ 1 den alıyor. Kendi gücünü bu sistem içinde daha iyi koruyor. Belirleyici konumunu, karar verici konumunu, her şeyi etkileyen konumunu bu sistem içinde daha iyi muhafaza ediyor. Bu kendi politik konumuna, politik çıkarlarına göre aldığı bir tavır.
Bence rasyonel bir tavır.
BU SİSTEM TERSİNE DÖNEBİLİR
AK Parti'nin ve Tayyip Erdoğan’ın aleyhine bir durum. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve bu aleyhine olması giderek daha açık hale geliyor. Çünkü %5+1 mecburiyeti artık Erdoğan için imkansız hele geliyor.. Seçimi kaybedecek. Bu şartlar altında, yapılması gereken AK Parti'nin çıkarlarına, Erdoğan'ın çıkarlarına uygun değişiklik yarı başkanlık sistemine geçmek, ya da doğrudan parlamenter sisteme geçmek.
MHP ŞİMDİLİK STRATEJİK KONUMDA AMA!
Parlamenter sisteme veya yarı başkanlık sistemine geçer geçtiğiniz anda
Milliyetçi Hareket Partisi'nin stratejik konumu iktidarda, iktidar denklemindeki belirleyici konumu ortadan kalkıyor.
Yani bunlar politik konumlara, pozisyonlara, çıkarlara göre alınmış tavırlar. İlkesel bir tavır olduğunu sanmıyorum. Yani cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kısa, orta, uzun vadeli çıkarları arasında hiçbir ilişki yok. Bu son derece basit bir iktidar denkleminin nasıl çözüleceğine dair, nasıl sürdürüleceğine dair bir sorun.
ANAYASA TARTIŞMALARI ÇOK DÜZEYSİZ YAPILIYOR.
Türkiye'de anayasa tartışmaları son derece çiğ ve düzeysiz bir şekilde aktüel sorunları çözmek üzere gündeme geliyor. Yani anayasa dediğiniz kurucu ilkelerdir. Bir ülkenin vatandaşla devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen ana omurgadır. Bunu kimse dikkate almıyor.
Yeni anayasa tezleri TBMM’ sinin tozlu raflarında yıllardan beri bekletiliyor.
Daha çok anayasa, anayasa yeni anayasa palavralarını çok duyacağız. Sanki şimdiki anayasaya uyuluyor da yenisini yapalım diyorlar!
METAFOR
İncil’in ilk emri; SEV!
Tevrat’ın; Yaşat!
Kur’an; Oku!
Hristiyan sevmedi,
Yahudi yaşatmadı,
Müslüman okumuyor…
Aamir Khan..