Kazım Başkan tatil yapıp gelmiş. Belediye başkanlığı çok zordur. Biyolojik bataryalarını şarj etmiş. Siyasetin menzili uzun..

Maşallah tatil onu dinlendirmiş.

SIYIRANLAR OLMUŞ?

Ben tatildeyken de epey arkamdan sıyıranlar olmuş. Biraz da doldurduk geldik. Belli ki konuşacak çok şeyleri var diyor..

Kolay değil..

ESTV de yayınlanan ekstra programın konuğuydu. Ayağının tozuyla programa katılmıştı..

CHP dâhil siyasetin bütün kompozisyonlarını bilen bir politika adamı.

Sol gelenekten geldiği için konuları detaylı biliyor. Bütün mülki ve Sayıştay müfettiş denetlemelerinden alnı açık çıkmış..

Yaptığı her şeyi hukuk zemininde şeffaf yapıyor..

Kısacası sırtında kamburu yok

Siyasette samimi olmak lazım. Zor bulunur. Her şeyin dip yaptığı, çürümüşlüğün her tarafımızı sardığı bir ortamda ayakta kalabilmek çok zordur.. Herkesin birbirinin ayağına karpuz kabuğu koyduğu bir ortamda, herkesin rüzgârgülü olduğu bir dönemde ayakta kalabilmek çok zordur.

Kahve köşelerinde

Hele CHP gayya kuyusu.

Herkes birbirinin paçasından çeker.

Çocukluk hastalığı.

Her zaman yazmışımdır. CHP’nin üzerinde taşıdığı bir misyonu vardır. Misyonu Atatürk’ün çizdiği yoldur.

Gerisi teferruattır..

Siyaset kurumları hiç bir zaman bu kadar çok dumura uğramamıştı.

TARKAN DEMİR VE KEREM AKYIL’IN BÜTÜN SORULARINI CEVAPLADI.

PARTİ DEĞİŞTİRMELERE AÇIKLIK GETİRİYOR.

Kazım KURT parti değiştirmeleri hakkında şunları söylüyor. Ben öncelikle tabii partilerin ve siyasi kişilerin kolaylıkla transfer olmasını, milletin iradesine rağmen kendi inisiyatifiyle başka bir oluşuma yönelmesini çok doğru bulmadığımı peşin peşin söylemek isterim.

Türkiye’ de çok garip olaylar yaşanan bir dönemde. Bu garipliklerin başı, temeli iktidarın 31 Mart seçimlerinde ikinci parti olmasından kaynaklanan ve 31 Mart'tan bu yana yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında da Cumhuriyet Halk Partisi'nin hep gerisinde kalmış olmasından kaynaklandığını ve Sayın Cumhurbaşkanının da her koşulda cumhurbaşkanlığına ölünceye kadar devam etmek istemesinden kaynaklandığını düşünenlerdenim. Zaten olaylar da o doğrultuda yönlendiriliyor. Hukuk bitmiş. Demokrasi bitmiş. Hukuka saygı yok. Seçmen iradesine saygı yok. Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları tutuklu. Bu şu anlama geliyor. Siz 31 Mart'ta bunları seçtiniz ama ben beğenmedim. Toplamda 50' ye yakın belediye başkanı Adalet ve Kalkınma Partisi'ne transfer olmuş. Birçok da milletvekili transfer olmuş.

İktidarda 25 senedir ezici bir çoğunlukla bulunan bir partinin son demleri olduğu net bir biçimde ortada. Milletin oyuyla kazanamadığı belediyeleri transferlerle kazanmaya çalışan bir siyaset izliyor.

SEÇMEN İRADESİNİ YOK SAYMAKTIR.

Özlem Çerçioğlu hanımın durumu, pozisyonu gerçekten bizi üzdü. Şimdi bir partide iki dönem milletvekilliği yapacaksınız. Dört dönem belediye başkanlığı yapacaksınız ve dedikodular doğruysa ki işte genel başkan dosyaları da çıkardı. Bu baskıyla parti değiştireceksiniz. Sonra da işte ben Sayın Cumhurbaşkanımla zaten dostum işte efendim filan gibi, bir takım savunmalar içerisine gireceksiniz. Bu seçmen iradesini yok saymaktır.

Doğrusu şudur. Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel merkeziyle, genel başkanıyla ya da aydın örgütüyle bir sorunun varsa parti içinde mücadele etmektir.

Parti içinde mücadele etmeyi göze alamıyorsanız partiden istifa edersiniz. Bağımsız kalırsınız. O da yetmedi. Belediye başkanlığını bırakırsınız. Ama siz sadece belediye başkanlığını tutup diğerlerinin hepsini bırakıyorsunuz. O zaman burada o şüpheli durum devam eder. Hiç kimseyi tatmin edemedi. Hiç kimseye doyurucu bir yanıt veremedi. Ve dün sanıyorum belediyenin düzenlediği bir konserde kimse gelmedi. Bomboş sandalyeler.. Aydın halkının bu tepkisiyle karşılaşacaktır her gün ve artık başkanlıkta durduğu sürece Aydın'da hiçbir iş yapamayacaktır.

İstediği kadar Ankara'dan para alsın, istediği kadar işte efendime söyleyeyim destek alsın.

Sokağa çıkmak önemlidir. Aydın halkının iradesini hiçe sayarak, yok sayarak bir tavır içerisine girmesi doğru olmamıştır ve Türk halkının da demokrasiye olan bağlılığını bir kez daha göstermiştir. Bana ihanet edeni affetmem.

Umarım, dilerim başkalarına kötü örnek olmaz.

KAZIM KURT; HUKUKÇU KİMLİĞİ İLE İSTANBUL’ DA GELİŞEN TUTUKLAMALARI DEĞERLENDİRDİ..

Şimdi genel başkanınız Özgür Özel 31 Temmuz'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Murat Kapki ile ilgili bir açıklamada bulundu. Bu Murat Kapki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan üst düzey bir bürokrat. Çok uzun süredir de hapishanede.

İBB BORSASI.

Mücahit Birinci AK Partili kişinin Murat Kapki' ye gittiği yalan ifade istediği yani avukatı aynı zamanda avukatı. Yalan ifade vereceksin. Ekrem İmamoğlu'nu şu şu şu şekilde suçlayacaksın. Ben sana veririm metnini. Bunun altına imza atacaksın. Bir de masraflarımız olacak. 2 milyon dolar verirsin. O zaman biz seni serbest bırakırız dediğini iddia etti. Hatta bununla ilgili birtakım delilleri de Adalet Bakanlığı'na verdi. Muhtemelen deliller pek göz ardı edilecek deliller olmasa gerek. Adalet

Bakanlığı da konuyla ilgili bir soruşturma başlamasına izin verdi.

BEN BİR AVUKATIM..

Bir hukukçu olarak bir de soruyorum. Önce tabii bir avukatın, bir ceza yargıcının eline gelen ceza dosyasında nasıl davranması gerektiğini unuttuk biz.

Avukatlık çok önemli bir meslektir. Çaresiz kalmış insanların hakkını arayan, o nedenle de her türlü mücadeleyi yapan bir meslektir. Onurlu bir meslektir. Avukatlar hiç kimseden talimat almaz. Hiç kimsenin önünde düğmesini iliklemez. Boyun eğmez. Yargıçlar da böyledir.

Türkiye’de biliyorsunuz işte Ankara'da hâkimler var denilen deyimi oturtan gerçekten bağımsız karar verebilen hakimler var idi. Ben 12 Eylül döneminde avukatlık yaptım. Sıkıyönetim mahkemelerindeki yargılamalar bugünkünden daha demokrat ve hukuk çerçevesinde yapılıyor idi.

Şimdi iki gün önce emekli bir ağır ceza başkanı dostumuz ziyarete geldiğinde biraz sohbet ettik. İşte adli tatille ilgili filan konuştuk. Dedi ki ya adli tatil biterken bir hafta 10 gün kala içimde sızı başlardı. Şu dosyada nasıl karar vereceğim? Bu dosyada ne yapacağım? Şöyle olsa, böyle olsa diye uyuyamazdım demişti.

Ben de dedim ki, şimdikiler çok rahat. Çünkü Ankara'dan bir talimat geliyor. Ne derlerse onu yazıyorlar. Hiç sorun yok dedim. Şimdi böyle bir noktaya geldik. Şimdi avukat gitmiş gecenin saat 23'ünde cezaevi ziyareti. Ben 40 yıl avukatlık yaptım. Hiç yapmadım. Mesai saati dışında niye gidersin?

Alırlar mı ya? Belki zorlasan alırlar. Orada bir saat yazmıyor ama. Bir de AK Partili. Eski MKYK üyesi. Ama yani şimdi 23'te 23.30'da cezaevinde ne işin var arkadaş?

NELER DÖNÜYOR?

Ha demek ki birtakım şeyler dönüyor. O düzenekle gidiyor. İkincisi bir avukatın ifade düzmesi, şöyle şöyle ifade vereceksin demesi meslek onuruyla bağdaşmaz. Avukat müvekkilini söylediğini hukuka uygun hale getirir. O kadar.

-Yani der ki bak şunu söylersen şöyle bir sakınca olabilir. Burada öyle değil şöyle olabilir filan gibi. Ama ben sana beş sayfalık bir ifade vereceğim. Sen onu imzala. Gerisine karışma. Şimdi bu gerçekten hukuk dışı bir şey ve soruşturma açılması da doğal. Normal.

HSYK DOĞRU BİR İŞ YAPMIŞ..

İlk defa Adalet Bakanlığı HSK doğru bir iş yaptı. Şimdiye kadar bu işler olmuyor. Ama bu şunu da gösteriyor tartışmalardan. Basındaki tartışmalardan anladığım kadarıyla AKP içinde de bu konuda bir e çatışma var. Yani bir taraftan işte destekleyenler var. Bir taraftan da bu yapılan işler hukuka aykırı partimiz zarar görüyor diyenler var. Bir taraftan da gerçekten vicdanen hukukçu gözüyle bakıp düşünüp ya ayıptır bu kadar da yapmayalım diyenler var.

AKP’ NİN İÇİNDE ÇATIŞMA VAR..

O nedenle bir çatışma var. O çatışmada adalet bakanı nerede? HSK nerede onu bilemiyorum ama şu anda hukukla bağdaşmayan şey şu. Hâkimin savcının bir partiye yakın ya da uzak olması diye bir şey konuşulamaz. Konuşulmamalı.

Ben dediğim gibi avukatlık yaptığım sürece o kadar çok hâkimle, savcıyla oturdum konuştum ama, hiçbirinin siyasi görüşünü bilmem. Hiçbirine bir hükümeti devirelim.

Seçimde şöyle yapalım. Böyle bir sohbetimiz olmadı. Bu doğru bir şey değil.

HUKUK DİYE BİR ŞEY KALMADI..

Bunlar yanlış olan şeyler. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Zaten olaylar bu hale gelince çığırından çıktı. Artık hukuk diye bir şey kalmadı. Düşünün, için birkaç tane şart saymış.

Yasa bir diyor ki; delilleri karartma şüphesi olabilir.

Kaçma şüphesi olur. Suçüstü gibi bir hal olur filan diye gidiyor. Şimdi siz büyük suç şüphesi var diye Sayın Ekrem İmamoğlu'nu alıyorsunuz. Ne demek bu?

Benim elimdeki kanıtlara göre senin bu suçu işlediğine dair büyük büyük deliller var diyorsun.

Peki, sonra 150 gün geçmiş iddianameyi hazırlayamıyorsun.

Turpun büyüğünü falan bekliyoruz ama. Ha şimdi iddianameyi hazırlayamıyorsun ve hala delil arıyorsun. Nasıl arıyorsun? İşte avukatı gönderiyorsun. Başka kanallardan gönderiyorsun. Ben bu işle ilgili bir borsanın oluştuğunu söylemiştim.

ANORMAL BİR DURUM BU.

Çünkü biz bunu zaten biliyorduk. O itirafçı, iftiracıların parayla bu işi yaptığını duymuştuk. Ama işte delillendirmek, belgelendirmek biraz zaman aldı ve nitekim ortaya çıktı. Bu yüz karası bir şeydir. Yani burada normal politikacıların, normal hukukçuların söyleyeceği bir şey yok. Evet.

Söyleyebileceği bir şey yok. Yani anormal bir şey. Anormal bir durum bu!

Bir siyaset duayeninin çektiği MR bu..

Elbette çok uzun bir röportajdı bu..

Odunpazarı, TOKİ, Kentsel dönüşüm, Afet riskli alanlarla ilgili komunu başlıklarını belgeleriyle anlattı. Onları da müsait olduğumda yazarım.

Günün sözü

Sen sanıyorsun ki çelmeyi takan, yere düşenden daha mutlu olur hayatta. Kötü niyetle iyi murada katiyen varılmaz.