Uzun süredir gündemimizi meşgul eden; seçimle yatıp, seçimle kalktığımız Cumhurbaşkanlığı 2.tur seçimleri nihayet geride kaldı.

Bir demokrasi şöleninde geçen seçim süreci…

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan %52 oyla güven tazeledi.

Rakibi Kemal Kılıçdaroğlu ise %48 oy oranıyla seçimin kaybeden tarafı oldu.

Sonuçların altılı masa için siyasi fay hattı üzerinde deprem etkisi yaratacağını düşünen uzmanlara bizde katılıyoruz.

Bunu zaman gösterecek.

Mağlubiyetin faturası kesilecek ama tansiyon o kadar yükseldi ki ortam o kadar gerildi ki bunu hep birlikte gördük.

Kemal Kılıçdaroğlu için aday olmalıydı, yok olmamalıydı! İmamoğlu olmalıydı, hayır hayır Mansur Yavaş olmalıydı vesaire… Bu tartışmaların bugün hiçbir anlamı yok.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu için söylemek gerekirse;

Bazı insanlar doğuştan cesur, kavga etmeye müsait yapıdadır. Bazıları da öyle değildir. Fıtraten kavgacı olmayan, daha yumuşak huylu mülayim insanlardır bunlar.

İşte bunlardan bir tanesini geçen hafta Babala TV’de 4 saat boyunca izlediğimiz Sayın Kemal kılıçdaroğlu’ydu.

Program süresince kim ne söylerse söylesin; uç noktalardaki sorular karşısında ki; sabrı, hoşgörüsü ve nezaketi elden bırakmaması her türlü takdirin üzerindeydi.

Bu yaşına rağmen saatler süren bir programdaki enerjisinin yüksek olması entelektüel kimliği bu koltuğu fazlasıyla dolduracağı kanaati uyandırdı bende.

Neticede yaptığı tüm hamleler, vaatleri seçimi kazanmaya yeterli olmadı. Güvenip yola çıktığı diğer siyasi partilerden istediği desteği alamadığına ait çok yorumlar var.

İzlediğim bir TV. yorumcusu “altılı masaya oturduğu ortaklarının bu yenilgide payları olduğu, masayı genişletmemeleri bu sonucu kaçınılmaz hale getirdi” sözleri yabana atılır türden değil.

Rakibi Erdoğan’ın güvenlik ve terör suçlamalarına karşı Kılıçdaroğlu’nun karşı hamleleri seçmende etki yapmadı. Öyle ki yine bir yorumcunun Kılıçdaroğlu için “Kandil ve Fetö”yle ilgili video çekip bunların üzerine kararlı biçimde gideceğini paylaşması gerekirdi” diye cümleler kurması anlamlı.

Aylar önce ekranlarda uzmanların “kazanacak aday” üzerinde birçok ısrar etmeleri ve millet ittifakının adayı geç açıklaması alınan yenilginin gerekçelerinden belki sadece bir kaçı.

Neyse…

Gelelim seçimin galibi Recep Tayyip Erdoğan’a…

Yıllardır 2010 yılından beri Rakibi Kılıçdaroğlu’na karşı girdiği seçimlerde hep kazanan taraf oldu.

Yaklaşık 22 yıldır iktidarda olması ve buna paralel etkili bir muhalefetin ol(a)mayışı yorumları Erdoğan’ın en büyük şansı olarak görülüyor.

Ancak ne olursa olsun Erdoğan isminin halkta bir karşılığı var. AK Partinin oyları düşse bile seçimi kazanmasına yetiyor bu karşılık. Uzun süre iktidarda olması yıpranması kazanmasına engel olmuyor!

Son dönemde ekonominin kötü gidişatı dışında savunma sanayisinde yaptıkları var.

Tüm bunlar ışığında Sayın Erdoğan’ın elinde ciddi bir devlet ve medya gücü var. Özellikle televizyon konuşmaları kampanya döneminde belirleyici oldu.

Gerek devlet televizyonu ve gerekse özel kanallarda hatırı sayılır ağırlığı var. Seçmene kendisini anlatma kanalları fazla. Ama Kılıçdaroğlu için bunu söylemek imkânsız.

Neyse…

Seçimler bitti. Hayat tüm hızıyla devam ediyor.

Tansiyonu düşürmek gerekiyor.

Arttık seçim gündeminden çıkıp ülkenin bekleyen devasa ekonomik, güvenlik, sosyal vb. sorunları ile yüzleşmenin zamanı.

***

Ayrıca bir konuya daha parmak basarak yazımızı tamamlayalım.

Önümüzde ciddi anlamda adına ister sığınmacı deyin isterseniz mülteci deyin yaklaşık, sayıları 10 Milyondan fazla olan Suriyeliler sorunu var ki yürek yakan cinsten.

Bu duruma güvenlik uzmanları bekaa sorunuda diyorlar.

Katılmamak elde değil.

Acilen Suriye Hükümeti ile görüşülüp bu insanların bir plan dahilinde ülkelerine gönderilmeleri hepimizin ortak arzusu.

Kilis Sanayi Ticaret Odası Başkanı’nın şu ifadesi çarpıcı ve düşündürücü;

“Böyle giderse 5-10 yıl sonra benim oturduğum koltukta bir Suriyeli oturabilir.” Bu cümle gösteriyor ki, eğer gereği yapılmaz önlemler alınmazsa tehlikeden bahsetmektedir.

Sözün bittiği yer….Göre ne…Köre ne?