Pandemi döneminde gibiyiz.
Fikir insanı da böyledir.
Düşünme! Çünkü düşünüyorsan o halde varsın. Demek ki düşünmek önemli?
Düşünmek soru sormak demektir.
Bizde millet olarak çok düşünüyoruz ya..
Ne güzel söylemişler? Düşün düşün moktur işin diye.
Ya!..
İleri demokrasiye geçmiştik ustalık döneminde..
Muzipçe gülersiniz halinize değil mi halinize.
Bakın arşive.
Ceza yemeden kendi kendime bilerek ve isteyerek denetimli serbestlik antrenmanı yapıyorum.
Oh oh!.
Ne güzelmiş.
Düşünmüş, taşınmış bu yolu bulmuş.
Ev hapsi.
Ayağa kelepçe.
Sınırlar belirleniyor ve sınırı geçemiyorsun.
Sınırı geçenlere zaten kelepçe takılmıyor.
Ne olacak yani. Mahpushaneler tıka basa dolu. Bunun birde maliyeti var.
Ev hapsinde devlet birçok yükten kurtulmuş oluyor.
Oh! Ne güzel.
İnternet var.
Konfor var.
Yediğimiz içtiğimiz önümüzde,
Sağ olsun, hanım bütün konforumu sağlamış.
Çocuklar yanımda.
Torunum da yanımda.
Daha ne isterim
KELEPÇEYE DİKKAT!
Haberleri izliyorum.
İnsanlar ucuz simit ve çay kuyruğuna girmiş Konya’ da.
Darısı bize.
Sorun şurada.
Cumaya nasıl gideceğiz?
Öyle ya.
Fatih camisi ve Baksan en yakın ama 800 metre mesafede. Neyse ona izin var.
Giriyorsun programa nereye gideceğine bildirimde bulunuyorsun..
O kadar..
Camilerin yanı başında çay ocakları var. Doğal olarak muhabbet ediyorsun. AKP’ nin arka bahçesi gibi. İnşallah, maşallah, bende fesuphanallah diyorum.
Aynı tas, aynı hamam.
Ne yapayım yani..
Kimisiyle de selfi yapıyoruz..
Yarım saat sonra bir sinyal sesi. Mesajda, ibadet etme süreniz dolmuştur, lütfen evinize gidiniz.
Sadakatli ileri demokrasi böyle.
DEMOKRASİ PAHALI BİR OYUNCAK
İleri demokrasiye çoktan geçtik.
Bak bakalım internette en çok neler izleniyormuş?
Hepimiz devekuşu gibi gömdük kuma başımız.
Sabah öğlen akşam.
Yemeklerden sonra üç öğün siyaset konuşuyoruz. Tartışıyoruz..
Maşallah hepimiz politika analizlerinde süper uzmanız.
Okumadan, bilgi sahibi olmadan bilge oluyoruz.
Elimde defalarca okuduğum Oğuz ATAY’ ın kitabı..
Tutunamayanlar.
Hayata tutunmaya çalışıyorum.
Kimseyi kırmadan, dökmeden.
Kelepçelerden kurtulmak istemiyorum..
Düşünüyorum! O halde varım..
Bir teselli ver Türkiye’m.
Demokrasimizi tikleştrmeden.
Bir omuzda ben vereyim.
Fikrimin ince gülünde, bülbüller şakıyor.
BOŞ ÇERÇEVE
Artık bülbül ötmüyor.
Gül dolu pencerede,
Yalnız hatıran kaldı ah!
Boş kalan çerçevede.
Ama, bülbül bu. Vişne salında yine kafayı çekmiş.
Ötüp duruyor.
Ne yaparsın! Gülünü seven dikenine katlanır derler ya..
Bir bahar sabahında.
Usül ağır aksak.
Demokrasi makamında.
Hey özgürlük!
Okulda defterime
Sırama, ağaçlara
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Yazarım adını
Yaldızlı imgelere
Toplara, tüfeklere
Kralların tacına
En güzel gecelere
Günün ak ekmeğine
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına
Gölgede değirmene yazarım
Uyanmış patikaya
Serilip, giden yola
Hınca hınç meydanlara adını
Ey! özgürlük
Kapımın eşiğine
Kabıma, kacağıma
İçimdeki aleve
Camların oyununa
Uyanık dudaklara
Yazarım adını
Yıkılmış evlerime
Sönmüş fenerlerime
Derdimin duvarına
Arzu duymaz yokluğa
Çırçıplak yalnızlığa
Yazarım adını
Geri gelen sağlığa
Geçen her tehlikeye
Yazarım ben adını, yazarım
Bir sözün coşkusuyla
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum haykırmaya
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük
ÜÇ DİLEK
Memleketin birinde 3 kere camiye gitmeyeni idam ediyorlarmış. Usulen idam
edilmeden önce 3 dileğini yerine getiriyorlarmış. Adamın biri 3 kere camiye
gitmemiş ve tabii yakalanmış. İdam edilmeden önce sormuşlar;
- İlk dileğin ne?
- Vezirin karısıyla beraber olmak istiyorum! Vezir "olmaz" dese de padişah
"mecbur" demiş ve adam vezirin karısıyla beraber olmuş.
İkinci dileği olarak padişahın karısıyla beraber olmayı seçmiş. Bu sefer padişah
"hayır" dese de herkes itiraz edince mecbur kalmış.
- Son dileğin ne diye sormuşlar. Adam, bir vezire, bir padişaha bakmaya başlamış.
Aradan 5 dakika geçtikten sonra vezir bakmış ki niyet kötü namus elden gidecek;
- Ben bunu sanki camide gördüm gibi geldi, deyince
padişah da tasdiklemiş;
- Ne gibisi! Yanımda kılıyordu ya.!