On bir aylık yoldan gelen ramazan ayının, manevi dünyamızda özel bir yeri var.

Çünkü ramazan, oruç ve Kur'an ayıdır. Sabır, şükür, tevbe ve tefekkür ayıdır.

Bu ayda yüce Mevla’nın engin rahmetine sığınıp tevbe edenler kazançlıdır. Çünkü o, kendisine yönelen elleri asla boş çevirmez.

Aynı şekilde ramazan ayı; ibadettir, berekettir, mağfirettir, hayırdır hasenattır.
Bizleri tekrar bu mübarek aya kavuşturan rabbimize sonsuz hamd olsun.

Şeytanların zincire vurulduğu, cennet kapılarının ardına kadar açıldığı 2024 Yılının on bir ayın sultanına hoş geldin diyoruz.

Zaman hiç durmuyor ki su misali akıp gidiyor. Geçtiğimiz gün aramızda olup bizimle beraber oruç tutan bir çok dost bugün aramızda yok.

Neticede bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Bu imtihanda günahta bizim içindir sevapta. Ancak biliyoruz ki günahlarımız karşısında özellikle bu ayda rahmet kapıları ardına kadar açık. Bize düşen günah ve hatada ısrar etmemektir.

Esas olan dünya hengamesinde zamanla kirlenen zihinlerimizin, gönüllerimizin bu ayda arınmasıdır.

Kararan ve katılaşan kalplerimizin yumuşamasıdır. Zedelenen gönüllerin durulmasıdır.

Böyle bir zamanda gönül dünyamızı aydınlatıp “sadra şifa” oluyorsa ne mutlu o gönül sahiplerine.

Bu ayda yapılacak birçok ibadetin yanı sıra yıllardır izlediğimiz Meltem TV ekranlarında yapılan ilim, irfan sohbetleri alır götürür bizi ötelere…

Özellikle Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın iftar saatine yakın dini ve milli konulardaki konuşmaları gönül telimize mızraptır.

 Yıllardır bu gelenek onun vefatından sonrada devam ettiriliyor.

Hocamızın ifadesiyle:  “Allah'a hesap verme şuurunu bir saniye bile yitirmeden yalnızca Hakk'ı, hakikati, devlet ve millet yararına olanı anlattık. Dini birliğimizin milli birliğimiz olduğu, Ehlibeyt İslam inancı kurtuluşumuzdur.” Sözleri hep ölçü olmuştur.

Öyle ki hocamız ömrünü milletine ve vatanına adamış bir ilim ve bilim insanı olarak bu aziz Türk Milleti’nin hem dünyasını hem ahiretini kazanmasını isterdi. Hep son nefesini Rabbine imanlı bir şekilde teslim etme şuuru ile yaşayıp göçtü bu dünyadan.

Bu fani dünyada sevincimiz o ki onu tanıdık, onun eserlerini kendimize rehber edindik. Üzüntümüz ise bu mübarek ayda ona olan hasretimizdir. Mekanı cennet olsun.

Gönül sohbetlerinde dinliyoruz da muhteşem ölçüler var, muhabbet var. Bir sohbetinde kazanmak ve kaybetmek üzerine öyle ölçüler verdi ki, siyaset olsun, ticaret olsun hep kazanacağım diye helal haram sınırları aşılmayacak diyor, öncelikle!

Yerel seçimlere yaklaştığımız bu günlerde keşke tüm siyaset tayfası bu sözleri içselleştirebilse!

Şunu da hatırlatıyor, “Tevekkül sen elinden geleni yaptıktan sonra
Allah’a teslim olmandır. Nasibi olmayanlarla birlikte olmanın kaderi
kaybetmektir ancak sonuç kaybedilmiş gibi görünse de sen üzerine düşeni yapmakla mükellefiyetten kurtuluyorsun; kaybederken kazanıyorsun.”

Bu duygularla ramazan; her yıl çoraklaşmış toprakların rahmete ve yağmura ihtiyaç duyduğu gibi bizim de çoraklaşmış yüreklerimizin muhtaç olduğu bir zamanda gelir ve yüreklerimizin dermansız kalmaya başladığı zamanda her türlü derdimize derman olur. 
Her gelişinde, bize iftarın sevincini, sahurun bereketini, oruç ibadetinin bize kazandıracağı takvayı getirir. 

Ramazan, aynı zamanda kardeşlerimizden haberdar olmayı, bize unuttuklarımızı hatırlatmaya geliyor.

Dostlukların sıradanlaştığı, vefanın ortadan kalktığı, güvenin büyük darbe aldığı günümüz dünyasında rahmetiyle, bereketiyle, şefkatiyle gönlümüze hoş geldin on bir ayın sultanı.

Aklımdayken yazayım. Son günlerdeki sosyal medya bataklığında adeta “Ramazan hiç gelmemiş.” gibi davranarak bu mübarek ayın ruhuna uygun olmayan paylaşımları ne olur yapmayalım. Oruçlu gönülleri incitmeyelim.

Sevgili Peygamberimiz bir hadisi ile yazımızı tamamlayalım. “Mü'min bal arısı gibidir. Bal arısı, hep güzel şeyler yer, hep güzel şeyler üretir. Her yere konar ama hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder” buyurur. Dileriz bu çağrı, mü'minlerin hem üretirken hem de tüketirken zihin ve gönül dünyalarında Yüce Yaradan'ın emir ve yasaklarını, onun belirlediği ölçüleri göz önünde bulundurmaları için iyi bir ramazan ikramı olur.

Dileriz bu çağrı, insanoğlunun yapısında var olan dünyevileşme arzusunu, açgözlülük ve doyumsuzluk hislerini; lüks hayat, servet ve zenginlik tutkusunu ramazanın manevi ikliminde tedavi etmesine yardımcı olur.

Öyleyse geliniz dilimizi, kabrimizi, tefekkür dünyamızı ve bütün hayatımızı ramazanın ve orucun getirdiği güzelliklerle buluşturalım.